İnsanın özgürleşmesi tasarısı olarak Marx’ta kır-kent ayrımının ortadan kaldırılması

Kır-kent ayrımı Marx’ta kapitalizmi niteleyen çelişkilerden biridir. Kapitalizmde çelişkiye dönüşen kır-kent işbölümü/ayrımı, kapitalist üretim tarzının var oluş koşuludur. Sermaye kırın sömürüsünün sonucu olarak (imalatın yanı sıra ticaret yoluyla) kentlerde birikir, toplanır  (Marx, 1968, 232). Marx, kapitalizmi niteleyen bir ayrım/çelişki olarak ortaya koyar kır-kent ilişkisini.

Marx’ın çalışmalarının büyük bir bölümü Engels ile ortaktır. Hatta kimi örneklerde bireysel çalışmalar ortak çalışmalara aynen aktarılmıştır. Her ikisi de ürettikleri bireysel düşüncelerini insanlığın geleceği için ortak düşüncelere dönüştürmüşlerdir. Bireysel düşüncelerin nerede ortak düşüncelere dönüştüğünü ayırt etmek her zaman kolay değildir. Belirtmeliyiz ki, her ikisinin bilimsel çözümleyici çalışmalarının siyasi ve felsefi anlam kazandıkları çalışma, Komünist Partisi Manifestosu’dur. Geleceğe ilişkin siyasi öngörü ile tarihin ilerlemesi ve bilimsel nedensellik iç içe geçmekte, tarihsel materyalist çerçeveyi oluşturmaktadır. Engels  (1969) “Principles of Communism” [Komünizmin İlkeleri] yazısında sınıfsız topluma yönelik ilkeleri dile getirmiştir. Bu ilkeler, Marx ile birlikte kaleme aldıkları Komünist Partisi Manifestosu’ndaki ilkeler ile hemen hemen aynıdır. Bir farkla; bu ilkelere tarım ile sanayinin uyum içinde yürütülmesi, ülkede dengeli nüfus dağılımı, ‘kent ile kır arasında ayrımın ortadan kaldırılması’ eklenmiştir. Bu yazıyı oluşturan konunun bu şekilde anılan ortak çalışmaya önemli bir siyasi öngörü/ilke olarak girdiğini görüyoruz.

Özgürleşme tasarısı olarak kır-kent ayrımının ortadan kaldırılması

Marx ve Engels, Komünist Partisi Manifestosu’nda sınıfsız topluma ilerlerken tüm üretim araçlarının devletin elinde toplanmasını ve üretici güçlerin hızlı biçimde geliştirilmesini önermektedirler. Üretim biçiminin devrimcileştirilmesi açısından Manifesto’da bir dizi önlemler tanımlanmakta, buna karşın bu önlemlerin her ülkede farklılaşacağına işaret edilmektedir (Marx ve Engels, 1979, 77-8).

Bunlar şunlardır:

  1. Toprakta mülkiyetin kaldırılması ve toprak rantının kamu yararına kullanılması,
  2. Kademeli vergi sistemi,
  3. Miras hakkının kaldırılması,
  4. Ülkeyi terk edenlerin mülklerine el konulması,
  5. Kredilerin ulusal bankalar aracılığıyla merkezileştirilmesi,
  6. Haberleşme ve ulaşım araçlarının devlet eliyle merkezileştirilmesi,
  7. Devlet mülkiyetindeki fabrikaların ve üretim araçlarının artırılması, kıraç toprakların ekilebilir duruma getirilmesi, toprakların ortak bir plan uyarınca ıslah edilmesi,
  8. Eşit çalışma yükümlülüğü, tarımsal iş ordularının kurulması,
  9. Tarımın sanayi ile uyum içinde yürütülmesi, ülkede dengeli nüfus dağılımı; kır-kent ayrımının/karşıtlığının ortadan kaldırılması,
  10. Çocuk istihdamına son verilmesi ve parasız eğitim. Eğitimin sanayi üretimi ile uyumunun sağlanması.

Burada belirtmeliyiz ki, köklü bir dönüşüme yönelen bu öngörüler/ilkeler birbirleriyle bütünsel ilişki içinde bir anlam ifade eder. Onları ütopyacılardan ayırt eden en önemli fark buradadır. Marx ve Engels’in öngördükleri kapsamlı dönüşümde temel olan, bu öngörüler/ilkeler arasındaki bütünsel tutarlıktır.  

Yazının tamamı Bilim ve Ütopya'nın mayıs 2018 sayısında!

Prof. Dr. H. Çağatay KESKİNOK
ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

Toplumsal Mücadele