Can Pınarından

Hayat âlimdir

Uzun yol yolculuklarımdan birinde, direksiyon başında radyodan bir türkü dinledim. Dinledikçe şaşırmam arttı. Sözlerini not almak istedim. Kalabalık bir oto yolda oldukça hızlı gidiyordum, durup not alma olanağım olmadı. Şu sözler kaldı aklımda, umarım uydurmuyorumdur!

Bilim zevki   

 

1967 yılında şimdiki mimarlık amfisinde fizik dersindeyim. Yılın son dersi olmalı. Gözlerinden çıkan kıvılcımlara ince çevik bedenini katarak sahnede coşkuyla ders anlatan Danimarkalı hoca, dersini Türkçe olarak okuduğu Nâzım’ın şiiriyle bitiriyor:

Tınlayan evrende

Bilim insanlarına  “bunca titiz, yoğun çalışmalarınız ve gözlemleriniz sonunda evren hakkında olabildiğince kesin bir saptama ile ne diyebilirsiniz?” diye sorulduğunda, örneğin şöyle bir yanıt alabilirsiniz: “Evrende bir hareket, bir salınım var!” İşte bu yanıtın benim açımdan karşılığı evrende bir tın var, olabilir. Evren tınlıyor! Tın var sevgilinizin yüzünde, ders çalıştığınız kitapların sayfalarında, bir matematik probleminin bir türlü çıkış bulamadığınız aşamalarında tın var.

Bilişerek bu gezegende

Hayat bizi çoğulluğuyla, renkliliğiyle, çeşitliliğiyle çağırır. Biz ona çoğunlukla kendimize tıkılmış, ham, çirkin gideriz.

Korkarız. Umutsuz, yılgın. Durur, hayata gitmekten vazgeçeriz. “Yaşayayım yeter” deriz. Yoksul bırakırız kendimizi. Alışırız sonra yoksulluğa. Ne ekonomik yoksulluğa benzer bu yoksulluk ne de ruhsal yoksulluğa. Var oluş yoksulluğudur bu. Hayattan korktuğumuz için. Kendimizi oluşturarak, değerler yaşayıp kendi öykümüzü yazarak var olacağımız hayattan yoksun kaldığımız için. Yaşamdan hayata çıkamadığımız için.

Akıllı olmak

Akıllı kimdir? Bizde genellikle kurnazlara akıllı denir. Kurnaz, “aklımı seveyim” diye ileri fırlayan, fırsat gözeten, durumunu çıkarına uygun hâle getirmeye çalışandır. İlkesizdir. Değerlerden söz etse de, onları yaşayamaz. Kurnaz, akıllı değildir. Neden? Akıllı, akıl emanet edilecek insandır. Kurnaza akıl emanet edilmez. Kurnaz yalnızca kendi çıkarını gözetir. “İşini bilir.” Kurnazlık odaklı bilginin ardına düşmez akıllı.

Bir can bozukluğu belirtisi olarak 15 Temmuz

Canı bozuk insanlar, inançlarını, o inançların yöneldiği hayatın anlamına ilişkin canı güçlü kılacak değerleri yaşayamazlar. İnançlarının kafesine sıkışıp kendisi gibi olmayanlara düşman olur, onları yok etmek isterler.

Yazık ki dünya bütünüyle buyurgana körlemesine boyun eğmeye yatkınlık taşıyor. Buyurgan karşısında can gücünü kullanabilen bireyler, topluluklar, toplumlar geleceğe güzel bir yaşanası dünya taşırlar.

Canı açarak soruna öyle bakalım.

Can, can pazarında

İnsan hâlâ canının değerini bilmiyor. Galiba uzunca bir süre de bilmeyecek. Uluslar kendilerinin bir can olduğu bilincinden yoksun. Uluslararası ilişkiler bir güç mücadelesi olarak sürüyor. Yaşamdan hayata çıkılamıyor. Yaşam, bir kavgadır elbette, can ezici, can yaralayıcı bir kavga yaşanıyor, yazık ki. Değerlerle, bilimle, sanatla, yaşama sevinciyle yaşanacak hayat; yaşamın ağır yükü altında, hayata kör tutku ile davranan, insan sevgisinden uzak, dar kafalı dünya liderlerinin elinde can bulamıyor.