Doğum kontrol araştırmaları hapların ötesine geçiyor!

“O hap” denildiğinde genellikle akla tek bir ilaç türü geliyor. Gebeliği önleyiciler arasında doğum kontrol hapının isim hakkına sahip olması, Amerika’da hapın doğum kontrol pazarını tekeline aldığını doğrular nitelikte. Haplar 1960’ta piyasaya ilk kez sürüldüğünde, doğum kontrol kadınlar için ilk defa bu kadar kolay ulaşılır olmuştu ve bunun yanı sıra çocuk sahibi olmayı geciktirmek çoğu kadın için eğitim ve kariyer kapısını açmıştı.
50 yıl sonra ABD’de doğum kontrol için en çok tercih edilen yöntem hala doğum kontrol hapları. Deri altı çubuk, vajinal halka, iğne ve bant gibi ek yöntemler mevcut olsa dahi çoğu, hapla aynı işi yapıyor: Steroid hormonlarının sentetik bir versiyonunu kullanarak ovülasyonu durdurmak. Bu yöntem etkinliğini kanıtlasa bile herkes için işe yaradığı söylenemez. Bazı kadınlar hormonların manipüle edilmesinden kaynaklanan yan etkileri tolere edemeyebiliyor. Ve bazıları da altta yatan sağlık problemleri yüzünden hormonsal doğum kontrol yöntemlerinden hiç yararlanamıyor.

dogumkontrol-1.jpg

Peki erkekler için yeni yöntemler var mı? En az 400 yıl, belki de daha uzun zamandan beri kullanılan prezervatif en çok tercih edilen erkek doğum kontrol yöntemi. Alternatif olarak aile planlamasına öncülük etmek isteyen erkekler ise cerrahi operasyonu seçerek meni kanalı ameliyatı olabiliyor.
Alternatiflerin kıtlığı sanılanın aksine bu konuda araştırmaların olmamasından kaynaklanmıyor. Doğum kontrol hapları bulunduğundan beri üremeyle ilgilenen biyologlar ve diğer araştırmacılar birçok heyecan verici keşfe imza attılar. Ama insanların deneyebilmesi için hücrelerde ve farelerde umut verici bir bulgu bulmak birçok ilaç için çok zor. Doğum kontrol ilaçları içinse durum daha vahim. Bir biyokimya uzmanı ve Bethesda’da Yetişkin ve Çocuk Sağlığı Enstitüsündeki doğum kontrol gelişim programında şef olan Diana Blithe şöyle diyor: Oldukça sağlıklı insanlar için ilaçlar üretiyorsunuz ve ilaçların oldukça güvenli ve yan etki bakımından kabul edilebilir derecede olmasından emin olmak zorundasınız.
İnsan testine giden yol uzun olsa bile, doğum kontrol hapı 75. yaşına girdiğinde yüksek ihtimalle yeni doğum kontrol yöntemleri bulunmuş olacak. Şu sıralar bilim insanları kadınların yumurtalarını daha sonra kullanmak üzere geçici süreliğine ölü oldukları bir duruma soktukları yeni bir yöntem üzerinde çalışıyorlar. Erkekler içinse, spermlerin gelişmesini durduran ve destansı hikayelerine başlamalarını engelleyen bazı yöntemler üzerinde araştırmalar devam ediyor. Bu yeni yöntemler toplum üzerinde bir zamanlar doğum kontrol hapının yarattığı etkiye benzer çağ atlatan bir etki yaratabilir.

Gelişme payı
New England Journal of Medicine dergisinin 2016 yılında yaptığı habere göre 2011 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde 6,1 milyon kadın hamile kaldı. Bunların %45’i, yani yaklaşık 2,8 milyonu ise istenmeyen gebeliklerdi.
Bu konuda yapılan çalışmalara göre, istenmeyen gebelikler ebeveynler ve çocuklar üzerinde bazı kötü sonuçlar doğurabiliyor. Kadınlar eğitimlerini yarıda bırakabiliyor, -büyük ihtimalle anneler hamile olduklarının farkına varmadıkları için- doğum öncesi bakımın gecikmesine sebep olması dolayısıyla yeni doğanlarda doğum kilosunun düşük olmasıyla sonuçlanabiliyor. Planlamadan hamile kalan annelerde diğer annelere göre doğum sonrası depresyona daha fazla rastlanıyor.
Yüzdeler de hâlihazırda bulunan doğum kontrol yöntemlerinin herkesin ihtiyacını karşılamadığını kanıtlar nitelikte. Bazı yöntemler oldukça pahalı ve bazı kullanıcılar sağlıklarıyla ilgili endişe duyuyor veya sadece bir seçeneğe bağlı kalmıyorlar. New York’ta üreme sağlığı araştırma ve tedbir kuruluşu olan Guttmacher Enstitüsü 2008 yılında yaptığı bir çalışmada, tutarsız bir şekilde, istenmeyen gebeliklerin yaklaşık %40’ına doğum kontrol yöntemlerini kullanan çiftlerde rastladı.
2011’den 2013’e, 15 ila 44 yaş arası kadınlarda en popüler doğum kontrol yöntemi %26 kullanım oranıyla doğum kontrol hapıydı. Doğum kontrol hapı ve diğer hormonal doğum kontrol yöntemleri genellikle sentetik bir biçimde kadın steroid hormonları olan östrojen ve progesteron veya sadece progesteron içeriyor. Bu hormonlar beyin tarafından folikül uyarıcı ve luteinleştirici hormonların salınmasını engelleyerek ovülasyonu durduruyor.
Bazı kadınlar hormonal doğum kontrol yöntemlerinin güzel bir şekilde çalıştığını düşünse de diğerleri baş ağrısı, mide bulantısı, ani ruh hali değişimleri ve akne gibi birçok yan etkiye maruz kalabiliyor. Doğum kontrol hapları ayrıca kan pıhtılaşma riskini artırdığı için daha önce kan pıhtılaşması, inme veya herhangi bir kardiyovasküler hastalık öyküsü olan kadınların bu hapları kullanması bir hayli tehlikeli. Şiddetli hipertansiyon veya meme kanseri geçirmiş olan kadınlar için ise doğum kontrol hapı seçenek dahilinde bile değil.
Sperm üretimini durdurması için de hormonlara güvenmek işe yarayabilir. Hormon bazlı cilde uygulanabilen yeni bir jel insanlarda test edilmeye başlanacak. Jel testosteron ve sentetik progesteron karışımından oluşuyor. Test etmek için tek doğum kontrol yöntemi olarak bu jeli kullanacak olan çiftlere başvuru planları yolda. Fakat erkeklere hormon vermek cinsel işlevde düşüklük ve kas kütlesinde azalma gibi bazı yan etkilere sebep olabiliyor. 
Fakat doğum kontrol için tek yol steroidlerden geçmiyor. Yumurta gelişiminin ilk aşamalarını ve sperm gelişiminin bitirme dokunuşlarını açıklamaya başlayan keşifler yakın gelecekte stereoidsiz alternatiflerin önünü açacağa benziyor.

Erteleme düğmesi
Hormonal gebelikten korunma yolları ovülasyonu durduruyor ve yumurtalıktan ayrılmaya hazırlanmış yumurta hücrelerinin ölümüne sebep oluyor. Eğer yumurta hücrelerini daha sonra kullanmak için saklayabileceğimiz bir yöntem olsaydı ne olurdu?
Kadınlar doğduklarında, yumurtalıklarında bir milyona yakın oosit veya diğer bir adıyla yumurta (hücresi) bulunur. Her biri folikül adı verilen hücre keselerine yerleştirilmiştir. Her yumurtalığın dış kısmı primordial foliküller olarak adlandırılan ve uyku halinde olan yumurta taşıyıcı foliküllerle çevrildir ve uyuyan hücreler ovülasyona hazırlanmak için uyandırılmayı bekler. Massachusetts General Hastanesi ve Harvard Tıp Fakültesi'nden üreme biyolojisi uzmanı David Pépin, neden çalar saatin bir primordial folikül için kapanıp diğeri için kapanmadığını merak ediyor.
Günümüz hormonal gebelik önleyicileri, halihazırda büyüyen yumurtalık folikülleri üzerinde harekete geçerler ve bir kere harekete geçildiğinde hiçbir geri dönüş yolu yoktur- eğer ovülasyon başlamazsa, yumurta ölür. Uyuyan yumurtaları bir doğum kontrol şekli olarak kullanmayı hedeflemek, yumurtalar halen orada beklerken hamileliği rafa kaldırmak anlamına geliyor olabilir. Eğer o ilk uyandırma çağrısını engelleyebilirsek, “Yumurta havuzunu teorik olarak daha sonrası için saklayabilmeyi başarabiliriz" diyor Pépin.
Yumurtaların uykularından uyanmasını engelleyen biyolojik ajanla tanışın: Müllerian inhibe edici madde. Bir diğer adıyla anti-müllerian hormon veya AMH. AMH bir steroid hormonu değil. Gelişme aşamasında olan testislerde üretildi ve erkek embiyolarının kadın üreme organlarında gelişmelerini önlüyor. Pépin ve meslektaşlarından Mass General ve Harvard’da çocuk cerrahı olan Patricia Donahoe’nin belirttiğine göre AMH ayrıca primordial foliküller için daimî bir erteleme düğmesi görevini görebilir.
Yüzlerce folikülün herhangi bir zaman aralığında çeşitli gelişim aşamalarında oldukları tahmin ediliyor. Üreticiler AMH’yi belli bir bölgeye uyguluyorlar ve bu da uyanan primordial folikül sayılarına bir limit getiriyor. Bu süreç bir kadının cinsel açıdan üretken olduğu zamanlardaki yumurta hücresi temininin vücut tarafından kontrol edilmesine ve sağlıklı bir şekilde korunmasına olanak sağlıyor.

Pépin, Donahoe ve meslektaşları, çalışmalarında, bir farenin belirli hücrelerine AMH geninin değiştirilmiş bir versiyonunu tanıtmak için bir virüs kullandılar. Bu kalıcı değişim farelerde, kadınlarda normalde bulunması gerekenden daha yüksek bir AMH proteini dozu seviyesi olmasına sebep oldu. Zaten büyümekte olan foliküller gelişmelerini tamamladı ama bundan sonra hiçbir yeni folikül harekete geçmedi. Primordial foliküllerin hepsi sanki güzellik uykusundaydılar.
Araştırmacılar gen terapisi gören dişi bir fareyle erkek bir fareyi çiftleştirdiğinde, yumurtalıklarda hala gelişmekte olan foliküller sayesinde, dişiler ilk 6 hafta içinde, hala hamile kalıp sağlıklı yavrulara sahip olabiliyordu. Gen terapisi bittiğinde ise dişi fareler kısırdı. Donahoe, “Bu yapılan şey tam olarak yarışmak için henüz kapıdan çıkmamış olan atların önünü kesmek.”
Kalıcı olmayan bir yaklaşımı test etmek için ekip normal bir fareye AMH proteinini günde iki defa vermeye başladı. Primordial foliküller hiç hareket etmedi. Tedavi bittiğinde ise yumurtalıklar tekrar çalışmaya ve foliküller tekrar büyümeye başladı.
Pépin ve Donahoe AMH’nin doğum kontrol amaçlı kullanılmasında birkaç yolun olabileceğini düşünüyor. Bunlardan biri kalıcı gen terapi yöntemi ile evcil veya sokak hayvanları için ameliyatsız kısırlaştırma yöntemi. Araştırmacılar bu yöntemi kediler üzerinde denemek için Cincinnati Hayvanat Bahçesi ile birlikte çalışıyor.
AMH protein iğnelerini devamlı kullanmak çok maliyetli ama iğneler genç kanser hastalarında yumurtalık folikül stoklarını korumaya yardımcı olabilir. Pépin, gelişen/büyüyen foliküllerin çok hızlı bölündüklerini ve bu yüzden kemoterapiye karşı çok hassas olduklarını söylüyor. Kemoterapi, büyüyen foliküllerin ölmesine sebep olabiliyor bu da diğer primordial foliküllerinin harekete geçmesini durdurmak için daha fazla AMH olmadığı anlamına geliyor. Çok fazla folikül uyandığında bir kadının yumurta üretimi kalıcı olarak durabilir. Kemoterapi ilacı verilen fareler incelendiğinde, AMH terapisi gören farelerde terapi görmeyen farelere göre daha fazla primordial folikül gözlemlenmişti.
Araştırmacılar kadınlar için AMH’ye benzer bir etki bırakan ucuz ve kullanımı kolay, belki hap şeklinde bir doğum kontrol ürünü yaratmak için hala çok istekliler ve molekül kitaplığında AMH’ye benzeyen bir molekül arıyorlar. Pépin, “Belki var olan, kullanımda olan bir ilaçtır veya belki de çok basit ve sentezlemesi çok ucuz olan bir moleküldür.”

Sperm durdurucular
Aslında A vitamini erkeklerde sağlıklı gözleri desteklemekten çok daha fazlasını yapıyor; örneğin sperm üretimi için yaşamsal öneme sahip. Testisler havuç ve diğer gıdalardan aldıkları A vitaminini retinoik asite çevirirler ve böylelikle asit vücudumuzun tümündeki hücrelerde bulunan retinoik asit reseptörlerine tutunur. 
1990’lı yıllarda, bilim insanları farelerde, retinoik asit reseptörünün alfa olarak adlandırılan bir versiyonunun genini bozduklarında erkek farelerin kısır kaldıklarını gözlemlediler. Bu deneyden sonra sperm üretiminin biyolojisi üzerinde çalışan Wolgemuth ve meslektaşları geni tamamen yok etmek yerine ona sadece müdahale edebilen bir ilaç bulmak için çalışmaya koyuldular.
Wolgemuth, 2001 yılında alfa da dahil reseptörün üç versiyonunu da bağlayabilen bir ilaç hakkındaki grup çalışmasına rastladı. İlaç, reseptörü ve onu takip eden bir dizi olayı etkisiz hale getiriyor. Farelerde yapılmış olan deneylerde ilacın ağız yoluyla alınabileceği ve oldukça güvenli olduğu gözlemlenmesine rağmen araştırmacılar hafife alınamayacak bir yan etkinin altını çizmiştiler: Testis zehirlenmesi.
Fakat Wolgemuth zehirlenmeyi olumsuz bir yan etki olarak görmektense onu potansiyel bir erkek doğum kontrol şekli olarak değerlendirdi. Moleküler Biyoloji uzmanı Sanny Chung ve meslektaşlarıyla beraber ilacı erkek bir fareye verip, testislerini incelediler.
Sperm karakteristik şekli olan baş ve kuyruk şeklini alana kadar birçok gelişim aşamasından geçer. Wolgemuth, spermlerin erkek üreme sistemi boyunca sürecek olan maceralarına başlamadan önce büründükleri şekli, bir taburdaki askerlere benzetiyor. 

Wolgemuth ve meslektaşları 2011’de ilaç etkisindeki farelerin spermlerinin düzgün bir şekilde sıraya geçmediklerini belirttiler; sonuç olarak spermler salınmadıkları için testislerde ölüyorlardı. Araştırmacılar ilacın diğer organlara zarar verdiğini kanıtlar nitelikte bir bulguya rastlamadılar. 4 hafta süresince her gün ilaç verilmiş olan fareler tedavi sonunda 4 hafta boyunca kısır kaldılar. Tedaviden 12 hafta sonra ise fareler cinsel cazibelerini geri kazanıp dişilerle sağlıklı bir biçimde çiftleşmeye başladılar.
Daha sonra ekip farelere ilacın daha küçük bir dozunu, 16 hafta boyunca, yani üreme hayatlarının çeyreği boyunca verdi. İlaç verilmiş olan fareler kısır oldu ama ilaç kesildikten çok geçmeden sağlıklı ve yetişkin hayatlarında doğurgan olacak olan yavrulara sahip oldular. 
Wolgemuth bir sonraki adım olarak ilacı primatlarda test etmeyi planlıyor. Ayrıca Wolgemuth’un ekibi tıbbi kimyagerlerden oluşan bir ekiple retinoik asit reseptörünün sadece alfa versiyonunu hedef alacak olan bileşikleri aramak için iş birliği içinde. Test edilmiş ilaç her ne kadar hiçbir yan etkiye sebep olmamış olsa da Wolgemuth, reseptörün diğer iki versiyonuna karışmayan bir seçeneğin daha ideal olacağını düşünüyor.

Zincirlerini koparan spermler
Bir diğer hormonal olmayan erkek doğum kontrol ürünü ise böyle bir ürüne adanan uzun bir araştırma kariyerinin sonucu. Joseph Tash 1960’ların sonunda ebelik ve jinekoloji bölümünde bir yaz okulu öğrencisi olarak Chicago’daki Michael Reese Hastanesi’nde iki ayrı geziye katıldı. Joseph burada doğum kontrol konusunda bütün yükün kadınlarda olduğunu gördü. “Erkekler için doğum kontrol ve aile planlaması seçeneklerinin genişletilmesinin ne kadar önemli olduğunu hissettim.”
2013’te h2-gamendazole bileşiği Amerika Gıda ve İlaç Dairesi tarafından düzenleyici rehberlik alan ilk doğum kontrol ürünü oldu ve bu da ilacın gelişmesinde büyük etkiye sahip. Düzenleyici rehberlik bir anlamda klinik öncesi ve insan deneylerine devam etmek için gerekli test koşullarının ve deneylerin bir çeşit kontrol listesi.
Tash ve meslektaşları işe klinik deneylerde ciddi bir şekilde sperm üretimini durduran kanser karşıtı bir ilaçla koyuldu. Fakat çok fazla yan etkiyle karşılaştılar, bu durum sağlıklı erkeklerde kabul edilemezdi. Araştırmacılar aralarında h2-gamendazoleninde bulunduğu yan etkileri minimize eden benzer ilaçlar tasarladılar. 6 hafta boyunca haftada 1 kez ilaç verilen fareler 2 hafta kullanımdan sonra kısır oldular. İlaç vermeyi bıraktıktan 10 hafta sonra ise bütün hayvanlar tekrar doğurgan hale geldi.
İlaç, sperm gelişiminin son aşamasında yani hücreler karakteristik sperm şeklini aldıkları zaman sürece müdahale ediyor. Bu evrede gelişim süreci boyunca olduğu gibi spermler kendilerini besleyen ve gelişmelerini destekleyen Sertoli hücrelerine bağlıdırlar.
H2-gamendazole, spermlerin olgunlaşmadan salınmasını sağlayarak ve dolayısıyla onların yıkımına sebep olarak sperm ve sertoli hücrelerinin aralarındaki birleşme noktalarının bozulmasına sebep olur. Tash, “Testisler anormal spermleri imha eden kendilerine ait bir temizleme sistemine sahipler.” Diyor.
Tash’ın ekibi H2-gamendazoleyi ayrıca farelerde, tavşanlarda, köpeklerde ve maymunlarda test etti. Her hayvanda tıpkı farelerde olduğu gibi sperm üretiminde bir duraksama yaşandı. Ekip ayrıca ilacın hap şeklinde de alınabildiğini ve testisler tarafından diğer herhangi bir doku tarafından emildiğinden 10-20 kat daha hızlı emildiğini gözlemledi. Tash bunun neden kayda değer bir yan etkiye rastlamadıklarını açıkladığını düşünüyor.
Henüz yayımlanmamış olan h2-gamendazole çalışması Amerika İlaç ve Gıda Dairesi tarafından düzenleyici rehberlik aldı ve bu bir ilaç için kendine güvenin en büyük sembolü. Eğer Tash ve meslektaşları AİGD’ye ilacın güvenli ve tolere edilebilir olduğunu ispatlarsa, bu ilaç firmalarının ilgisini çekebilir ve böylece ilacın son aşamalarındaki testlerle ilgilenmelerini ve ilacı pazara sokmalarını sağlayabilir. Tash, ilaç şirketlerinin etkilenmesi için bileşiğin kusursuz olması gerektiğini söylüyor.
Bu çalışmalardan doğan doğum kontrol yöntemleri işleri yatak odasının dışına çıkarabilir. Eğer ileriki testler AMH bazlı doğum kontrol ilaçlarının sağlıklı ve uygulanabilir olduklarını kanıtlarsa, geciktirilmiş gebelik, artık azalmış doğurganlık anlamına gelmeyebilir. 35 yaş üstü birçok kadın doğurganlıklarının azalmasıyla yüz yüze gelmiş durumda, Pépin bu konuda primordial folikülleri hedef alan ve onları sonrası için saklayan bir yöntemin oldukça işe yarar olacağını düşünüyor.
Erkekler için bulunacak olan doğum kontrol yöntemlerinden herhangi biri ise kadınlar ve erkekler arasında diyaloğu tam tersine çevirebilir. 2006 yılında yapılmış olan çok uluslu bir anket erkeklerin yarısından fazlasının erkekler için bulunacak olan yeni bir doğum kontrol yöntemini kullanmaya istekli olduğunu onaylıyor. Tash’a göre doğum kontrol yükünü kadınların omuzundan almaya istekli erkek sayısı gün geçtikçe artış gösteriyor.
Ve Blithe ekliyor: “Erkekler için bulunacak olan ilk doğum kontrol ürünü tam anlamıyla bir dönüm noktası olacak.”

Çeviri: Esma SAKLAR
Kaynak: https://www.sciencenews.org/article/birth-control-research-moving-beyond-pill

Güncel Bilim
Etiketler
doğum kontrol