Neden hiçbir şey olmayacağına bir şey var?

İnsanoğlu düşünmeye başlayınca, kendi kendine sormaya başladı: "İnsan neden var?", "Güneş neden doğuyor, neden batıyor?", "Yıldızlar nereden geldi?", "Dünya nasıl oluştu?", "Evren nedir?", vb. Bu soruları istediğiniz kadar artırabilirsiniz.

Varoluş gizemi insanlığın karşı karşıya kaldıklarının en derinidir. 

Bu soruların yanıtları inanç kurumlarınca (dinler) verilmeye çalışıldı. Ama insanoğlunun merakı tatmin olmadı. İnanç kurumları varoluş gizemine kolay bir yanıt bulmuştur. “Tanrı dünyayı, evreni, her şeyi yoktan var eyledi.” Bunu kabul edenler için varoluş gizemi kökten çözülmüş görünüyor. 
Fizik Maddenin Korunumu yasası ile der ki “hiçbir şey yoktan var olmaz, var olan şey yok olmaz; ancak biçim değiştirir.” -Lavoisier- 
Örneğin bir odunu yakarsanız  küle, dumana ve enerjiye dönüşür ama yok olmaz. 
Tanrı’nın dünyayı altı günde yaratmış olduğu söylemi tamamen Tevrat’tan alıntıdır. Öteki dinlere de kutsal söylem olarak geçmiştir. Ayrıca Tevrat yerin ve göğün altı günde yaratıldığını anlatırken, ışığın güneşten geldiğini bilmiyor görünmektedir: Işığı ve gündüzü birinci gün, Güneşi ise dördüncü gün yaratmıştır.
Hz.Muhammed’in hadislere dayalı açıklaması şöyledir:

•    Cumartesi: Dünya’yı dümdüz biçimiyle yarattı.
•    Pazar: dağları yarattı.
•    Pazartesi: Ağaçları yarattı.
•    Salı: Mekruh’u (kötülüğü) yarattı.
•    Çarşamba: Nur’u yarattı.
•    Perşembe: Hayvanları yarttı.
•    Cuma: Ademi yarattı.
•    Tanrı, altıncı günden sonra uzanarak ayak ayak üstüne atıp dinlendi.

(Müslim,e-sahih,Kutbusıfatı’l-münafıkın/ 27.hadis no 2789, Ahmed İbn hanbel, Müsned 2/227)

Din adamlarının söylemi haline gelen “Adem altıncı günde yaratıldı” ifadesi (yukarıdaki kronoloji ile çelişiyor) her akıllı insanın aklına takılır oldu. Dünya yaratılmamışken altıncı gün nasıl ölçüldü? Tabii, din adamları hemen bir açıklama getirdiler: Söylemde kastedilen şey dünya günü değil, başka bir zaman dilimidir. O zaman diliminin ne olduğunu kutsal kitaplar açıklamıyor, bilimsel açıklaması hiç yok.  Olmayan zaman diliminin oraya atılışı kutsalı kurtarma çabasıdır.
Dinler (kutsal kitaplar)  bu konuda bir şey söylemeyince efsaneler devreye girdi. Sümer efsaneleri ve Tevrat ile İncil’de anlatılan öyküler, Hristiyan din adamlarının konuya ilgisini çekti. İrlandalı din adamı James Usher, 1654 yılında, Tevrat ve İncil’e dayalı geçmiş peygamberlerin soy ağacını inceleyerek “dünyanın doğumunun M.Ö. 4004’te  23 Ekim Pazar günü olduğunu söyledi. Din adamı ve Cambridge Üniversitesinin rektörü olan J.Lightfoot, dünyanın M.Ö.4004’te 18-24 Ekim günlerinde  oluştuğunu ilan etti. Bundan sonra dünyanın yaşının altı bin yıl olduğu Hristiyanlar arasında yüz yıllar boyunca kabul gördü.

>> Devamı gelecek.