Eğitim ve sınav kavramları üzerinden bir hak çözümlemesi

Yazan
Doç. Dr. Tülin Otbiçer Acar
Yazının Okunma Süresi
23 dakika

 

Eğitim, hukuk, ekonomi, devlet, özgürlük,  hak, eşitlik, sorumluluk gibi pek çok kavramın hem öznesi hem de nesnesi iki ayağının üzerinde dik duran ve düşünen bir canlı olarak insanın kendisidir.  Söz konusu olan eğitim bilimleri olduğunda insanın bilme ve yapma edimleri hem teorik düşüncelerin hem de  uygulamaların odağındadır. I. Kant 18.yüzyılda ‘insan ancak eğitimle insan olabilir’[1] önermesiyle insanın eğitim aracılığıyla “insan olma” sürecine dikkat çekmiştir. Ne var ki insanı terbiye etmek (eğitime tabi tutmak) ve ona bilmediğini öğretmek (öğretim yapmak), “insan nedir” sorusunu soruşturmadan manasız bir çaba olmaktadır. İnsanın ilkin ne idülüğünü tarif etmek, eğitimin manasını ve eğitime dair verilen çabayı geçerli kılacak bir başlangıç noktasıdır.

Düşünce dünyasında insana dair bir tarif, ilk kez Aristoteles tarafından yapılmıştır: insan doğası gereği siyasal bir hayvandır[2]. Aristoteles’e göre insanın diğer insanlarla olan ilişkilerine dayalı olarak bir düzen oluşturması, insanın yasa ve kurallara uyma edimi ve eğilimi insanın “siyasallaşma”  özelliğine işaret etmektedir. Bir başka deyişle, insanın siyasal (toplumsal) bir canlı olma vasfı, onun “düşünme ve konuşma” yetisinin bir sonucudur. Diğer taraftan Rousseau’nun "bitkiler tarımla, insan eğitimle yetişir"[3] önermesi bitki ile insan; tarım ile eğitim arasındaki bir analojiyi dile getirse de, insanın eğitime tabi tutulabilir olma özelliğine işaret etmektedir. Bu noktada, eğitim nedir, eğitim  insana ne yapar, ona neyi vaat eder soruları üzerinde düşünmek gerek. Eğitim, özünde bilmediğini öğrenebilen (düşünebilen) canlının sorumluluklarını sahiplendiren, bilinç kapasitesini genişleten, insanı özgürleştiren ve insanın yaratma (araç-gereç, teknoloji veya sanat yapma) becerisini ortaya çıkaran planlı ve düzenli bir kurgunun adıdır. Hegel’e göre eğitimin amacı, bireyi öznellikten kurtarıp bireye devlet içinde nesnellik kazandırmaktır[4]. Bir başka deyişle, insanın devlet içinde nasıl bir yurttaş olacağı, nasıl siyasallaşacağı (toplumsallaşacağı) ve hatta toplumun nesnel mutluluğu, bir devletin kurguladığı eğitimin yapısına bağımlıdır.   Bu noktada eğitimin nasıl tanımlandığı önemlidir. Geniş bir anlamda eğitim, kasıtlı bir kültürleme süreci olup toplumu bir arada tutan ortak değerlerin, üzerinde uzlaşılmış tutum ve davranışların, toplumsal ilişkilerin devamlılığı için normlara uyan rollerin (Talcot Parson’un deyimiyle kalıp değişkenlerin) bireyler tarafından içselleştirilmesini sağlayan kurgulanmış bir sistemin adı olmaktadır.   Dar anlamda ise eğitim,  doğa durumundaki insanın bilgi, beceri ve yetenekleri ile birlikte huy ve davranışlarının geliştirilmesini, değiştirilmesini sağlayan kurgulanmış bir sistemin adıdır. Hem dar hem de geniş anlamlarına bakıldığında eğitimin kurgulanmış olma özelliği dikkate değerdir. Eğitimin kurgulanmış olması da akla veya rasyonaliteye işaret etmektedir. Eğitim, kurgulandığı içindir ki güneş sistemi, biyolojik sistem, sindirim sistemi, eko sistem gibi ‘doğal bir sistem’ değildir. İnsan aklının bir sonucudur. Dolayısıyla eğitim, yapay bir sistemdir. Aynı zamanda eğitim “açık” bir sistemdir.  Açık sistemlerde amaçlanan veya istenilen hedeflere ulaşılabilmesi için girdi, çıktı,  işlem,  geri besleme olmak üzere sistemin yapıtaşları bulunmaktadır. Bu yapıtaşlarının birbirleriyle olan uyumu, sistemin devamlılığı için zorunlu olmaktadır. Özellikle bir devlet için eğitim sisteminin devamlılığı, kişinin hem toplumsal hem de bireysel davranışlarının belirleyicisi olmaktadır.

Doğa durumundaki insanın medeni bir insan olma sürecini inşa eden kuramsal ve uygulamalı faaliyetlerin bileşkesi olması sebebiyle eğitim -aynı zamanda- bir bilim dalıdır. Keza, insanın eğitimine dair kurgulanan sistemin rasyonelliği, bilimselliğe dair bir göndermedir. Eğitim, bir bilim dalı olarak ele alındığında tasarlanmış veya kurgulanmış eğitim programları söz konusudur. Bir eğitim programında ise ölçütleri tanımlanmış eğitimin amacı (hedefleri), içeriği (konuları), eğitim durumu (öğrenme-öğretme süreçleri) ve sınama durumu olmak üzere dört ana taşıyıcı bulunmaktadır.

Tasarlanmış bir eğitim programında ne tür niteliklere sahip bireyler yetiştirelim sorusuna verilecek cevaplar hedeflere; bu hedeflere ulaşmak için nasıl bir içerik hazırlayalım sorusu içeriğe; bu içeriği bireylere nasıl sunalım, neler yapalım sorusu eğitim durumuna ve süreç içinde ve sonunda bireylerde bir nitelik farkı oluştu mu, oluştu ise ne miktarda oluştu soruları sınama durumuna ilişkin işlevlere işaret etmektedir.  Eğitim-öğretim sürecinde bu dört öğe, esasında eğitim kurumlarında bir başka deyişle okullarda işlevselleşmektedir. Okullar, farklı yaş gruplarındaki bireyler için eğitim-öğretim hizmetleri sunan toplumsal yapılardandır. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim Sistemi, eğitim-öğretim faaliyetlerinin amaçlarına göre okul öncesi eğitim, ilköğretim, genel ortaöğretim, mesleki teknik ortaöğretim ve yükseköğretim olarak düzeylendirilmiştir[5]. Bireyler için eğitim-öğretim düzeyleri arasındaki geçişkenlik ise sınavlar aracılığıyla sağlanmaktadır. Okullarda verilen eğitimin ve öğretimin işe yararlılığını değerlendirmenin bir yolu olan sınavlar, hem eğitim programının sınama durumunu hem de ölçme ve değerlendirme faaliyetlerini oluşturmaktadır.

Eğitim ve öğretim sürecinde ölçme ve değerlendirme faaliyetleri öğrencilerin huy ve alışkanlıklarında ya da bilgi ve becerilerinde bir farkın oluşup oluşmadığını, öğretim programlarıyla hedeflenen amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığını sınama ve denetleme amacına hizmet etmektedir.  Bu noktada eğitimde ölçme ve değerlendirme faaliyetlerinin geçerliliği, doğruluğu, tutarlılığı, güvenirliği, sağlamlığı, nesnelliği, keskinliği çoğu kez tartışılmalara konu edinilse de kendi içinde tutarlı bir takım ilkeleri bulunmaktadır. Eğitime ve öğretime maruz bırakılan öğrencilerin bilişsel, duyuşsal ve devinimsel davranışlarının değerlendirilme amacı, tanıma, seçme, yönlendirme, yerleştirme veya yetiştirmedir.  Bir terim olarak değerlendirme de en az geçerli bir ölçme sonucu hakkında bir karara, hükme varılması veya ölçme sonucunun/sonuçlarının yorumlanması işlemi olarak tanımlanır. Dolayısıyla değerlendirme amaçlarına binaen yapılan sınavlarda öğrencilere puan ve/veya not vermek, aynı zamanda ölçme ve değerlendirme sürecinin kaçınılmaz bir parçasıdır.

Eğitimde ve öğretimde sınavlar, öğrencilerin bilgi ve becerilerini ölçmeye yarayan ölçme araçlarının bir tür adıdır. Eğitimde kullanılan ölçme araçlarının bir başka deyişle sınavların hazırlanmasında, uygulanmasında, değerlendirilmesinde geçerlilik ve güvenilirlik unsurlarının bulunması ve sağlanması beklenmektedir.  

Geçerlilik, en yalın anlatımıyla bir testin yahut bir sınavın yapılma amacının gerçekleştirilme derecesidir. Öğretim sürecinde yapılan sınavların, bilen öğrenciler ile bilmeyen öğrencilerin iyi derecede ayırt edilebilmesi beklenmektedir. Ayrıca geçerlilik, yanlılıktan oldukça etkilenen bir kavram olması sebebiyle özellikle başarıyı ölçen sınavlarda, sınav sorularının belli bir gruba ya da belli bir öğrenci niteliğine göre yansızlığı önemsenmektedir. Alan yazında kapsam[6] ve yapı geçerliliği[7] olarak adlandırılan geçerlilik türlerinin tüm başarı sınavlarında sağlanması beklenmektedir. Örneğin bir dersin tüm hedef-davranışlarının örneklenmesi veya hedeflenen davranışları iyi derecede sınavda temsil edilmesi, kapsam geçerliliğine; ölçülmek istenen yapıya başka değişkenlerin karışmaması yapı geçerliliğine dairdir.

Güvenirlik kavramı, ölçme araçlarıyla bir başka deyişle sınavlarla elde edilen ölçümlerin tesadüfi hatalardan arınıklık derecesidir[8]. Beklenen, sınavlar aracılığıyla öğrencilerin bilgi ve becerilerinin tam ve doğru olarak ölçülebilmesidir. Hatasız ölçümlerin elde edilebilmesi önemlidir çünkü öğrencilerin sınavdan aldıkları puanlar üzerinden geçti ya da kaldı sınıflamasıyla değerlendirme işlemleri yapılmaktadır. Sınav puanlarının güvenirliği, ilgili sınavdan elde edilen puanlar ile aynı amaca hizmet eden eşdeğer bir başka sınavdan elde edilen puanlar arasındaki tutarlılığa veya aynı sınavın farklı zamanlardaki tekrar uygulanması ile elde edilen puanlar arasındaki kararlılığa dairdir. Öğrencilerin sınavla elde ettikleri puanların -belli koşullar altında- kararsız veya tutarsız olması, sınavın güvenilmez olduğuna işaret eder. Alanyazında özellikle başarıyı ölçmek amacıyla hazırlanan sınavların bir kavram olarak güvenirliğine ilişkin kanıtlar çoğu kez, test tekrar test, eşdeğer formlar, yarılanmış eşdeğer formlar yöntemleri ile birlikte Kuder-Richardson’un 20.formülü ile elde edilebilmektedir[9].

Öğrencilere dair kimi zaman çok kritik kararlar, sınavlar üzerinden verildiği içindir ki ilgili sınavların güvenirliği ve geçerliliği fazlasıyla önem arz etmektedir. Sınavların geçerliliğini ve güvenirliğini sağlamak sınavın hazırlayıcısına, uygulayıcısına ve puanlayıcısına düşmektedir. Hatasız (güvenilir ve geçerli) ölçme sonuçlarının elde edildiği sınavların varlığı, kişilerin “adalet, hak” duygusunu elbette güçlendirmektedir. Adalet, herkese hakkı olanı vermek[10] olduğuna göre sınavların da sınava girenler için hak ettikleri puanları alabilmesini gerekli kılar. Bunun içindir ki sınavların güvenirliğinin ve geçerliliğinin sağlanması zorunludur. Sınavların güvenirliğini ve geçerliliğini sağlamak demek, bir açıdan sınavların güvenirliğini ve geçerliliğini artıran tedbirleri almak demektir. Bu noktada, özellikle başarı niteliğinin ölçülmesinin söz konusu olduğu sınavlarda geçerliliği ve güvenirliği artıran unsurlar şu şekilde listelenebilir:

  1. Her bir madde[11] açık, net ve anlaşılır yazılmalı ve dilbilgisi kurallarına uygun olmalıdır.
  2. Madde sayısını artırmak puanlama duyarlılığını artırdığı için olabildiğince madde sayısı fazla olacak şekilde sınavlar hazırlanmalıdır.
  3. Maddelerin güçlük düzeyleri orta güçlükte olan maddelerle başarı sınavları oluşturulmalıdır. Bir başka deyişle cevaplayıcıların ortalama yarısı tarafından madde doğru olarak cevaplandırılabilir bir nitelikte olmalıdır.
  4. Maddeler, konu kapsamını ve hedef davranış örneklemini iyi derecede temsil etmelidir.
  5. Maddelerin tüm cevaplayıcılar tarafından okunup cevaplanabilmesi için uygun sınav süresi sağlanmalıdır.  Sınav süresi, gereğinden uzun ya da kısa olmamasına özen gösterilmelidir.
  6. Sınava dair bir sınav yönergesi bulunmalıdır. Puanlama, sınav süresi, sınavın amacı gibi sınava ait temel unsurlar sınav yönergesinde belirtilmelidir.
  7. Cevapların objektif puanlanabilmesi için puanlama yöntemlerinden yararlanılmalıdır.
  8. Sınav esnasında kopya çekilmesine imkân verilmemelidir.

Sınav esnasında kopya çekilmesine imkân verilmemesi peki neden önemlidir? Kopya çekerek elde edilmiş puanlar, kopya çeken bireyin gerçekte neyi bilip neyi bilmediğinin bir göstergesi olmamaktadır. Dolayısıyla kopya çekilen bir sınavda, bilen ile bilmeyenin iyi derece ayırt edilememesi olanaklı hale gelmektedir. Oysa geçerlilik kavramı bilen ile bilmeyenin ayırt edilebilmesinin bir ölçüsü idi. Dolayısıyla kopya çeken öğrencinin sınavdan almış olduğu puan, kişinin gerçekteki performansına, bilgisine ait olmayacaktır. Kopya çeken öğrencinin sınav puanında artık ölçme hataları söz konusudur. Ölçme hataları, güvenirlik ve geçerlilik kavramlarıyla doğrudan ilişkili olması nedeniyle sınavlarda kopyanın çekilme eyleminin olmaması için önleyici tedbirlerin alınması zorunludur. Kopya çekme, kopya verme veya kopya çekme eylemine göz yumma edimleri, özellikle sınavın güvenliğini tehdit etmektedir. Bu neden önemlidir? Çünkü sınav güvenliği, sınavın güvenirliği ve sınavın geçerliliği kavramları ile etkileşimli bir kavramdır. Bir sınavı uygulama öncesinde, sınav sırasında ve sınav sonrasında “sınav güvenliğini” sağlayacak bir takım ilke ve kurallara uyulması hem sınavın uygulayıcıları hem de sınavın katılımcıları (cevaplayıcıları) tarafından zorunludur. Onun içindir ki sınav yapan kurumlar, sınav uygulayıcıları ve sınava giren bireyler veya öğrenciler için yönergeler, yönetmelikler ya da usul ve esaslar belirlenmiştir. Gerekli durumlarda da bu yönergeler, yönetmelikler ya da usul ve esaslar hukuki bir metin olarak ele alınıp yasal işleme tabî kılınmıştır.

Türkiye’de 1974 yılında kurulan Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi bir devlet kurumu olarak her yıl pek çok sınavın hazırlanmasını, uygulanmasını ve değerlendirilmesini sağlamaktadır. ÖSYM, bilhassa soruların güvenliğinin sağlanmasına ilişkin usul ve esaslara ilişkin yönetmeliği 16.04.2013 tarihinde 28620 resmi gazete sayısıyla yayımlamıştır.[12] Bu yönetmeliğin 12.maddesinde sınavların güvenliği ve güvenirliği hususunda bir Taahhütname söz konusudur. Bu taahhütnamenin ç bendine göre kurumda görevlendirilenlerin “sınavların güvenliği ve güvenirliği hususunda zafiyet oluşturacak beyan ya da fiillerde bulunmayacağına; soruları özel işleri de dâhil olmak üzere başka hiçbir yerde kullanmayacağına, konu ile ilgili olsun olmasın başka özel ve tüzel kurum, kuruluş, kişi ve temsilci yetkilisine elden, postayla, elektronik olarak veya hiçbir şekilde vermeyeceğine dair” taahhütnameye imza atmaları gerektiği belirtilmektedir. Aynı yönetmeliğin aynı maddesinin ğ bendinde,  aykırı davranışı hâlinde her türlü hukuki ve cezai yaptırımın peşinen kabul edilmiş olduğu ifade edilmektedir.

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı tarafından yapılan sınavlarda, adayların ve sınav görevlilerinin sınav binalarına giriş koşullarına ilişkin usul ve esasların düzenlendiği 26.09.2012 tarihli ve 28423 sayılı yönetmeliğin 6.maddesi sınav evraklarının güvenliğine dairdir. Çünkü bir sınav olarak ölçme aracının geçerliliği kadar sınavın uygulama geçerliliğinin de sağlanması gerekmektedir.

Üniversitelerin eğitim-öğretim ve sınav yönetmeliklerinde sınavlarda uyulması gereken kurallar başlığında sınavın güvenliğinin ihlaline ilişkin cezai yaptırım maddeleri söz konusudur. Örneğin İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi eğitim öğretim ve sınav yönetmeliğinin 28.maddesi, sınavda kopya çeken ya da kopya girişiminde bulunan veya kopya çektiği sonradan anlaşılan öğrenciler ile ilgilidir.  Bu eylemlerde bulunan öğrenciler, ilgili sınavdan “sıfır” not almış sayıldıkları ve bu gibi öğrencilere ayrıca Fakülte Yönetim Kurulu tarafından disiplin cezası verileceği belirtilmektedir.  

Kopyaya teşebbüs etme, kopya çekme ve kopya çektirme eylemleri 18.08.2012 tarihli 28388 sayılı resmi gazetede yayımlanan Yüksek Öğretim Kurumunun öğrenci disiplin yönetmeliğinde disiplin cezaları gerektiren disiplin suçları kapsamında bulunmaktadır[13]. Bu yönetmeliğe göre sınavlarda kopyaya teşebbüs etmek (5.maddenin 1.fıkrası d bendi) kınama cezasını gerektiren disiplin suçları arasındadır. Diğer taraftan sınavlarda kopya çekmek veya çektirmek (7.maddenin 1.fıkrası e bendi) yükseköğretim kurumundan bir yarıyıl için uzaklaştırma cezasını gerektiren disiplin suçları arasındadır. Sınavlarda tehditle kopya çekmek, kopya çeken öğrencilerin sınav salonundan çıkarılmasına engel olmak, kendi yerine başkasını sınava sokmak veya başkasının yerine sınava girmek (8.maddenin 1.fıkrası d bendi) yükseköğretim kurumundan iki yarıyıl için uzaklaştırma cezasını gerektiren disiplin suçları kapsamında görülmüştür.

Kopya çekme veya kopya çekme eylemine göz yumma edimleri, sınavın hem uygulama güvenliğini hem de sınavın uygulama geçerliliğini doğrudan düşürmektedir. Bir sınavın güvenliği bozulduğunda sınavın asıl amacının, bilen ile bilmeyenlerin hak ettikleri sınav puanını elde etme edimleri bir başka deyişle sınavın geçerliliği düşmektedir. Geçersiz bir sınavın, sınav puanlarına ilişkin ölçme hatalar artarken sınavın güvenirlik derecesi de düşmektedir. Diğer taraftan test geliştiriciler ve sınav uygulayıcıları için bir sınavın geçerliliği, güvenirlikten çok daha önceliklidir.  Nunnally[14] (1978)’ye göre güvenilirlik, geçerlilik için zorunludur ancak yeterli bir şart değildir. O nedenle, geçerliliği yüksek ölçme araçları ve geçerli sınav uygulamalarıyla bilen ile bilmeyenin hak ettiği sınav puanlarını elde etmeleri mümkün kılınmaktadır.

Sonuç

Çoğu kez kıt kaynaklarla yatırımı yapılan eğitim kurumlarında her bireyin eğitim alma hakkı, temel insani hakkıdır. Dolayısıyla bu hak,  bireylere bir takım sorumluluklar yüklerken kurumlara da bir takım görevlerin yerine getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Eğitim hizmetleri için çok ciddi zaman, para ve emek harcandığına göre denetleme ve kontrol mekanizmalarının sağlıklı bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Bu noktada bireylerin ya da kurumların yaptığı harcamalara, ayırdıkları zamana ve verilen emeğe veya alınan eğitim hizmetine değdi mi sorusunun cevabı, ölçme ve değerlendirmenin zorunlu faaliyetlerindendir. Eğitim ile hedeflenen amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığı yahut bireyin öğrenme miktarının değişip değişmediği sınama durumlarına işaret etmektedir. Bireylere ilişkin geçti-kaldı, başarılı-başarısız, seçildi-seçilemedi, yerleştirildi-yerleştirilemedi vb. kararlar, sınavlar aracılığıyla alınmaktadır. Sınav sürecinin herkes için nesnel koşullarda ve her bireyin hak ettiği sınav puanını elde edebilmesi için sınav güvenliği önemli bir kavramdır. Sınav güvenliği, sınava giren öğrencilerin ve sınav uygulayıcısının hem bir takım erdemli davranışları gösterebilmesi hem de ölçme ve değerlendirme ilkelerinin uygulanabilmesi ile mümkündür. Öğrencinin kopya çekmemesi, öğrenciye kopya verilmemesi veya kopya çeken öğrenciye göz yumulmaması gerekir ki sınav güvenliğinin derecesi artırılabilsin. Artan bir sınav güvenliği (salt polisiye tedbirlerin artırılması kastedilmemektedir), sınavın hem geçerliliğine hem de güvenirliğine olumlu katkılar sağlayacaktır.   

Geçerli bir sınavın, sınav puanlarının güvenirliği üzerinde olumlu etkilerinin vurgulandığı ampirik çalışmalar da söz konusu olduğuna göre sınav güvenliği, geçerliliği ve güvenirliği birbiriyle etkileşimli üç kavramdır. Sınavlarda güvenlik, geçerlilik ve güvenirlik kavramlarının ayrılmaz bir bütünlüğü aşikârdır. Bu bütünlüğü bozan kişilere hukuki yollardan yasal ve toplumsal yaptırımlar elbette uygulanmalıdır. Sınavlarda kopya teşebbüsünde bulunanlara, kopya verenlere ya da kopya çekenlere göz yummayan, bilen ile bilmeyenin hak ettiği puanı almasını sağlamak için çaba sarf eden sınav uygulayıcılarının güvenliği ve toplumsal itibarı her daim sağlanıp korunmalıdır.  

 

Kaynakça

Aristoteles. Politika, Çev. Furkan Akderin, Say Yayınları: Ankara,  2017.

Erdoğan, Mustafa. Anayasal Demokrasi, Siyasal Kitabevi: Ankara, 2015.

G.W.F. Hegel, Tarihte Akıl, Çev. Önay Sözer, Kabalcı Yayıncılık, 3.baskı, 2016.

Kant, Immanuel. Eğitim Üzerine, Çev. Ahmet Aydoğan,  Say Yayınları, 5. Baskı, 2016.

Kuder, G. F., & Richardson, M. W. The theory of the estimation of test reliability. Psychometrika, 2(3), 1937, 151–160.

Lawshe, C.H., A quantitative approach to content validity. Personnel Psychology, 28, 1975, 563–575. doi:10.1111/j.1744-6570.1975.tb01393.x

McIntire, Sandra A. & Miller, Leslie A, Foundations of Psychological Testing: A Practical Approach, SagePub: London, second editation, 2007.

Messick, S. Validity of psychological assessment: Validation of inferences from persons' responses and performances as scientific inquiry into score meaning. American Psychologist. 50 (9), 1995, 741–749. doi:10.1037/0003-066x.50.9.741

Milli Eğitim İstatistikleri Örgün Eğitim 2018-2019. https://sgb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2019_09/30102730_meb_istatistikleri_orgun_egitim_2018_2019.pdf. (Erişim: 12.10.2019)

Nunnally, Jum. C., Psychometric theory, 2nd Edition, McGraw-Hill, New York, 1978

Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi [ÖSYM], Soruların Hazırlanması, Soru Havuzunun Oluşturulması ve Soruların Güvenliğinin Sağlanmasına İlişkin Yönetmelik, https://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2016/GENEL/SoruHazirSoruHavuz19122016.pdf. (Erişim: 12.10.2019)

Rousseau, Jean-.Jacques, Emile ya da Eğitim Üzerine. Çev. Yaşar Avunç, İş bankası Kültür Yayınları, 8.basım, 2017

Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği, https://www.mevzuat.gov.tr/ (Erişim: 17.10.2019).

 

Tülin Otbiçer Acar: Ölçme ve Değerlendire Bilim Dalı Uzmanı, Parantez Eğitim Araştırma Danışmanlık ve Yayıncılık Hizmetleri, Ankara, totbicer@gmail.com

[1] Immanuel Kant, Eğitim Üzerine, Çev. Ahmet Aydoğan,  Say Yayınları, 5. Baskı, 2016.

[2] Aristoteles. Politika, Çev. Furkan Akderin, Say Yayınları: Ankara,  2017.

[3] J.J. Rousseau, Emile ya da Eğitim Üzerine. Çev. Yaşar Avunç, İş bankası Kültür Yayınları, 8.basım, 2017

[4] G.W.F. Hegel, Tarihte Akıl, Çev. Önay Sözer, Kabalcı Yayıncılık, 3.baskı, 2016.

[5] Milli Eğitim İstatistikleri Örgün Eğitim 2018-2019. https://sgb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2019_09/30102730_meb_istatistikleri_orgun_egitim_2018_2019.pdf.  (Erişim: 12.10.2019)

[6] Lawshe, C.H. (1975). A quantitative approach to content validity. Personnel Psychology, 28, 563–575. doi:10.1111/j.1744-6570.1975.tb01393.x

[7] Messick, S. (1995). Validity of psychological assessment: Validation of inferences from persons' responses and performances as scientific inquiry into score meaning. American Psychologist. 50 (9): 741–749. doi:10.1037/0003-066x.50.9.741

[8] Sandra A. McIntire, Leslie A. Miller, Foundations of Psychological Testing: A Practical Approach, SagePub: London, second editation, 2007, s.181.

[9] Kuder, G. F., & Richardson, M. W. (1937). The theory of the estimation of test reliability. Psychometrika, 2(3), 151–160.

[10] Mustafa Erdoğan, Anayasal Demokrasi, Siyasal Kitabevi: Ankara, 2015

[11] Eğitimde ölçme ve değerlendirme bilim dalında öğrenci başarısını ölçmede işe koşulan yazılı ya da sözlü uyarana veya komuta “madde” denir. Gündelik dilde sınavların sorulardan oluşturulduğu dile gelse de teknik olarak her uyaran (bir terim olarak madde) her zaman bir soru cümlesi olmayabilir.

[12] ÖSYM, https://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2016/GENEL/SoruHazirSoruHavuz19122016.pdf. (Erişim: 12.10.2019)

[13] Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği, https://www.mevzuat.gov.tr/ (Erişim: 17.10.2019).

[14] Nunnally, J.C. (1978). Psychometric theory. 2nd Edition, McGraw-Hill, New York.

Toplum Bilimleri