Can bilgi, can bilim

Yazan
Prof. Dr. Ahmet İnam
ODTÜ Felsefe Bölümü
Yazının Okunma Süresi
5 dakika

Bilgiyle yaşıyoruz ama bilgiyi yaşıyor muyuz? Değerlerle yaşıyoruz ama değerleri yaşıyor muyuz? Elbette bir anlamıyla bilgiyle yaşıyoruz, çocukluktan bu yana bize verilen malumatla (enformasyonla). Malumat, yalan yanlış öğrendiğimiz, nedenini, gerekçesini temelini bilmediğimiz, içselleştiremediğimiz, başka deneyimlerimizle bağlantı kuramayıp yorumlayamadığımız, sadece ezberlediğimiz sözde bilgilerdir. (“Malumat” yerine, “bilgimsi” diyebilirim bundan sonra!)

Bilgiyi ya da değerleri yaşamak, onları duyarak, beden, duygu, düşünme ve çevreden oluşan canınızı bilgiyle, değerlerle yoğurarak yaşamak demektir.

Teknoloji, özellikle, internet, telefon, yapay zekâ gibi kullanım alanlarında şaşırtıcı biçimde bilgimsinin bilgiyi giderek ortadan kaldırmasına katkıda bulunmaktadır. Örneğin kafamızdaki bilgiyle ilgili sorunlarımızı Google’la çözmeye kalktıkça hem bilgi tembelliğine, kolaylığına kapılıp hem de bilgimsinin sığ sularında batmaya başlıyoruz.

Bilgimsiden bilgiye, bilgiden alanını, sınırlarını bildiğimiz güvenilir bilimin bilgisine geçebilmemiz bu gezegendeki hayata duyduğumuz sorumluluğun gereği değil midir?

Bilgiye, bilgi olabilecek bilgimsiye nasıl davranıyoruz genellikle? Hemen, çabuk ulaşmak istiyoruz. Olabildiğince kolay yoldan, fazlaca emek harcamadan ulaşmak istiyoruz.  Hemen onu edinip merakımızı gidermeyi, aramamızı bitirmeyi düşünüyoruz. Yazık ki eğitim düzenimizde birçok öğrencinin yaptığı gibi: Sınava kadar aklımızda tutup sınav sonrası unutuyoruz. Kullanıp atılan çabuk bilgi (ki o da bir bilgimsidir!), dünyayı kavrama gücümüzü geliştirmediği gibi giderek zayıflatıyor da. Bilgi çabuk edinilmez. Yavaş, sindire sindire, özümseyerek, zamanla gelişir bilgiyle muhabbet. Sabırla, sebatla, inatla, yılmadan, tutkuyla, aşkla.

Çabuk bilgi sığdır. “Bu kadarı işimi görüyor” diyebilirsiniz. İşinizi görmekle sınırlı bir dünyada yaşıyorsanız, o dünya sizin işinizi görür. Siz bilgi sağlığı açısında ölüsünüz demektir.

Nedir bilgi sağlığı? (“Epistemiyatri” diyorum bu sağlığa, henüz “literatüre” girmedi sanırım!) Bilgisi hasta edebilir insanı. Sağlığımıza da kavuşturabilir. Kirli bilgilerden agnoêsis mikrobu kapabiliriz. (Agnoêsis cehalet demek eski Yunancada) Bilgi diye sorup soruşturmadan üzerine atladığımız çabuk bilgimsiler (Bilgi çabuk olmayacağına göre çabuk bilgimsi demek daha uygundur!) bilgi sağlığımız bozar. Dünyayı yanlış anlar, ilişkilerimizi doğru kuramaz; duygularımızı, düşüncelerimizi bozuk yaşarız.

Kendini bilgimsilerle aşırı yükleyip onunla hava atmaya çalışanların iki sıkıntısı olabilir en azından: Hiperepistemi: Bilgimsileri onları uçurur. Gerçeklik duygularını yitirebilirler ya da bilgimsilerinin altında kalıp ezilirler. Sürekli kuşku içindedirler: Hipoepistemi. Anepistemi ise bilgi duyarlılığı yoksunluğudur. Herhalde çoğumuz bilgiyle, bilgimsilerle yaşadığımızın farkında değiliz, yaşama alışkanlığının oluşturduğu epistemik körlük, bu gezegendeki insan denen bir canlı türü olarak gelişimimizi engellemektedir.

Oysa bilgimiz, onunla özgürleşebileceğimiz, arayacağımız, coşacağımız, dans edebileceğimiz bir insan olma olanağımızdır. Can insan, temelsiz, dar, sığ, içselleştirilememiş bilgimsi kırıntılardan kurtulmaya, onları aşmaya çalışır. Elbette her konuda bilgimsilerimizi bilgiye dönüştürme olanağımız yoktur. Ama en azından bilmediğimizi bilirsek epistemiyatrik bozukluklardan kurtulma olanağımız olur. Sınırımızı, haddimizi bilmek “ukala dümbeleği” olmamaktır. Can bilgiyle yaşayan, can bilgiyi yaşamaya çalışan, can insan olma yolculuğuna çıkmış olmaktır. Bilgi ahlakı bize bunu söylemez mi: Bilgini evrendeki canı yok etmek için kullanma? Hakça olmayan, sömürülerek kullanılmaya dayalı bir yaşam için değildir, bilgi.

Bilgi, düşünüp, irdeleyerek anlamak, kavramak içindir. Yorumlamak, eleştirmek, bütün canlarla birlikte yaşayacağımız güzel bir dünya içindir. Eylem içindir, bilgi; şimdiye dek insanların başına belâ olmuş tüm olumsuzluklardan dünyayı kurtarmak içindir. İnsanın bu dünyada bir can olduğunu hatırlatan çok önemli bir insan olma imkânıdır. Candan yana olan bilgidir. Can bilgimizle gerçekleştirilen can bilimidir.

Dünyayı sömüren güçlerin algı yönetimiyle savaşacak, ona ulaşanı ele geçiren, uyutan bilgimsilerle mücadele edecek olandır can bilgi. Mana dünyamızı kirleten, çevreyi bozan, silah yapımında kullanılan bilgi değildir, elbette.

Bilgiye canımızla yaklaşmayı bilmeliyiz. Bilgimiz üzerimizden akıp gidiyor, onu canımıza katamadığımız gibi, o canımızı yakıyor.

Can bilgi, onunla yaşanan can bilim, birlikte nasıl yaşayacağımızın ipuçlarını vereceği gibi, birey olarak kendimizle nasıl yaşayacağımız sorununa da ışık tutacak. “Güzeli”, “İyiyi”, yüksek ahlak değerlerini nasıl yaşayacağız? Doğayla, evrenle nasıl yaşayacağız? Onları nasıl duyacağız, onlara nasıl yaklaşacağız? Bilgimizi, deneyimlerimizi, başımıza gelenleri nasıl yorumlayacak, onlara nasıl yeni anlamlar, yeni yorumlar katabileceğiz? Can bilgisinin can çıkışlı bilimin sorularıdır bunlar.

Bu gezegende insan denen canlı varlığın bilgisi onun canına emanet. O bilgiyle bu gezegeni yok edebilir de, var edebilir de.

Evrendeki canı duyanlar için bu dünya yerimizdir. Bu yerde yaşayıp oluşturacağımız can bilgi, can bilim elbette yârimizdir.

Can Pınarından