Gökyüzüne açılan pencereler: Gözlemevleri

Gözlemevi ya da rasathane (rasat gözlem; hane ev) uzaydaki gökcisimlerini gözlemlemek, uzaya ilişkin veriler toplamak ve bu verileri incelemek üzere astronomik amaçla kurulmuş yapılardır. Astronomi bilimi insanlık tarihinde ilk ortaya çıkan bilimlerdendir. İnsanoğlunun ilk olarak dikkatini gökyüzü çekmiştir. Gökyüzündeki hareketlerin döngüselliği, ölümlü insanoğlunun yanında kalıcılığı (ya da ölümsüz görünmesi) insanı derinden etkilemiş, bu da astronomi biliminin gelişmesine yol açmıştır. Bilimin ilk uygarlıklarla aşağı yukarı M.Ö. 4000’lerde başladığını varsayıyoruz. Bilimsel düşünce daha öncesinde insanoğlunda şekillense de tarım kültürü ile bu düşünce yepyeni bir hal almıştır. Kanımca bunun en büyük sorumlusu gökyüzüdür. Genel olarak değerlendirdiğimizde bu bağlamda astronomi bu uygarlıklarda ilk olarak ortaya çıkan bilim olabilir. Mevsim ve takvim çalışmalarının diğer bilimlerden daha erken başlaması bu iddiamızı desteklemektedir. Hatta astronomi biliminin belli bir felsefi görüşü de geliştirdiğini söylemek yanlış olmaz. En eski bilim olması nedeniyle astronomi diğer temel bilim dallarını da geliştirmiş, insanın doğru ve mantıklı düşünmesinde etkin bir rol oynamıştır.

Gözlemevlerinin ilk örnekleri: Proto-Tip Gözlemevleri
İlk Çağlardan itibaren insanoğlu gökyüzünü gözlemlemiş ve bu amaçla çeşitli yapılar inşa etmiştir. İlk gözlemevleri M.Ö. 3000’li yıllara kadar uzanır. Ancak bu yapılar gerçekte tam anlamıyla gözlemevi diyebileceğimiz yapılar değildir. Daha çok mevsim döngülerini izlemek amacıyla kurulmuş, takvim belirlemeye yönelik, tutulmalar gibi bazı özel gözlemleri yapabilmek için kurulmuş yapılardır. Genellikle bu tür yapılar, gözlemevlerinin proto tipi diyebileceğimiz ilkel gözlemevleridir (gözlem kuleleri). Bunlar arasında en ünlüsü M.Ö. 3000’lerden kalma Stonehenge’lerdir (İngiltere). Tunç Çağı’nda kurulmuş olan Ermenistan’daki Zorats Karer sitesi (taşları) ve M.Ö. 1264 yılında inşa edilmiş olan Güney Mısır'da bulunan antik tapınak Ebu Simbel de bu tür yapılar arasında yer alır. Yine daha eski bir tarih olan ve M.Ö. 10000 – 8000 arasında tarihlendirilen Göbeklitepe’de bulunan dikilitaşların da aynı amaçla kullanıldığı varsayılmaktadır. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi bu tür yapılar ve dikilitaşlar, günümüz gözlemevlerine benzemeyen, daha çok gözlem amacıyla kurulan kulelerdir. Astronomi bilimi M.Ö. 2000’li yıllarda Mısır ve özellikle de Mezopotamya’da gelişme olanağı buldu. Mezopotamya uygarlığını ortaya koyan en eski uygarlıklardan Sümerler (M.Ö. 4000-2000) astronomik gözlemlerde başarılıydılar. Sabit yıldızlara ilişkin bilgiler Sümerlere kadar gitmektedir. Çeşitli yıldız kümelerinin isimleri de Sümercedir. Sonraki uygarlıklardan Akadlar (M.Ö. 3000-2500), Babiller (M.Ö. 2000-1800), Asurlular (M.Ö. 2000-612) ve Selökidler (M.Ö. 250'ler) zamanlarında ise astronomi matematikselleşti. Özellikle Babil astronomları, tutulmaları, karşılaşma konumlarını yeteri derecede kesin bir şekilde bilebilmek için gezegen hareketlerini tanımlayan oldukça yüksek düzeyde matematiksel yöntemler geliştirdiler...

Prof. Dr. Yavuz UNAT
Kastamonu Üniversitesi Felsefe Bölümü

Yazının tamamını Bilim ve Ütopya'nın haziran sayısında okuyabilirsiniz...