Garibaldi’nin ilginç hikâyesi

Yazan
Attila DURAN
Yazının Okunma Süresi
8 dakika

19. yüzyılın en ünlü gerilla liderlerinden biridir Giuseppe Garibaldi. İtalyandır; birçok ateşli milliyetçinin önderliğini yaptığı ulusa ait topraklarda doğmamış olması tarihin bir cilvesidir. Napolyon da Fransa’da değil Korsika’da, Büyük Von Moltke Almanya’da değil Schwerin dükalığında, Stalin Rusya’da değil Gürcistan’da, Hitler ise Almanya’da değil Avusturya’da doğmuştu.
Garibaldi, denizcilerden ve balıkçılardan oluşan yoksul bir aileye mensuptu. Fransız topraklarında doğmasına rağmen kendini her zaman İtalyan olarak gördü.
16 yaşındayken miço olarak çalışmaya başladı. 10 yıl boyunca Akdeniz’i karış karış dolaştı. 26 yaşında “Genç İtalyanlar” adlı gizli bir cemiyet kurdu. Mazzini’nin önderliğinde 1834 isyanına katıldı. Ama isyan başarılı olamadı;  Mazzini kalem ustasıydı, silah değil. İsyanın başarısız olmasının sebeplerinden biri, isyanın başına geçecek olan Mazzini’nin yolunu kaybetmesiydi. Bildiğimiz anlamda, isyancıların yanına ulaşmayı başaramamış, kaybolmuştu.  Garibaldi idam cezası ile karşı karşıya kalınca Güney Amerika’ya sığınmak zorunda kaldı. 
Güney Amerika’da makarna işine girdi; ne de olsa İtalyan’dı. Fakat iflas etti. 1837’de Brezilya’dan ayrılmak için mücadele eden Rio Grande do Sul eyaletinin ordusuna katıldı. 1842’de Uruguay savaşına katıldı. Arjantinli bir diktatöre ve yerel müttefiklerine karşı mücadele eden liberal hükümet saflarında altı yıl boyunca savaştı. Deniz geçmişinden dolayı bazen denizde bazen de karada çarpışıyordu. Güney Amerika’da mesafeler uzun olduğundan at sürme konusunda olağanüstü direnç sergiliyordu. Komutanlık yaptığı birliklerde askerlerinin esirlere kötü davranmasına asla izin vermiyor, esirleri alıkoyma olanağından yoksunsa, yerini ihbar edeceklerini bildiği halde onları öldürmeyip serbest bırakıyordu.
En çok ses getiren başarıları 800 kişilik İtalyan lejyonu başında yaptığı vur-kaç saldırılarıydı. Kendisi gibi Uruguay’da bulunan mültecilerden oluşan bu birliğin üniforması kırmızı gömlekti. Bunun sebebi, kırmızı gömleğin kanı göstermemesiydi. Ayrıca bu gömlek ve fularlar ilerde Garibaldi’nin simgesi olacaktı.
Bu arada Garibaldi biraz çapkındı da. Brezilyalı Anna Maria Riberio de Silva’yı baştan çıkartıp onunla evlendi. (Kadın aslında bir başkasıyla evliydi, ancak Garibaldi için eşinden boşanmıştı) Garibaldi 33, Silva ise 18 yaşındaydı. Garibaldi eşine her zaman Anita diye seslendi. Anna Maria 10 yıl boyunca Garibaldi ile seyahat edip savaşlara katıldı ve bunun yanında dört de çocuk doğurdu. Toplumsal geleneklere meydan okuyan romantik ilişkileri bir asi olan Garibaldi’nin ününe ün kattı. 
Garibaldi’nin başarıları o dönemin Avrupa gazetelerinde kamuoyuna çoşkulu ifadelerle aktarılıyordu. Yıl 1848, aylardan hazirandı; Garibaldi yanında üç lejyoneriyle birlikte İtalya’ya döndüğünde çoktan ulusal kahraman haline gelmişti. O dönemde İtalya Fransa ve Avusturya arasında paylaşılmış pozisyondaydı. İtalyanlar özellikle Avusturyalılardan çok muzdaripti. Garibaldi, İtalya’ya geldiğinde günlüğüne şunu yazıyordu: “Başka ülkelerde ezilenleri savunmak amacıyla şanlı bir savaş vermiştik. Artık biricik anavatanımız için silahlara sarılma vakti geldi.”  
Garibaldi Milano’da devrimci komite saflarına geçti. 150 gönüllüsüyle birlikte Avusturya işgali altındaki Lombardiya’da çatışmalara girdi. Bu konuda şöyle yazıyordu: “Örgütlü bir ordunun yokluğunda İtalya’nın özgürlüğüne yol açacak bir gerilla savaşına yurttaşlarımı çekmeyi umuyordum.” Fakat katılanların sayısı fazla değildi. Avusturyalılar gaddar taktikleriyle halkı etkin bir biçimde sindirmişti. Garibaldi’nin yazdığına göre, Avusturyalılar, bir köyden püskürtüldüğü zaman çevredeki bütün eveleri acımasızca ateşe veriyorlardı. Köyü ayrım gözetmeden bombalıyorlardı.
Üç hafta süren çatışmalar sonunda Garibaldi İsviçre sınırını geçip buraya sığınmak zorunda kaldı. Bu raundu Avusturya kazanmıştı. Garibaldi bir yıl sonra İtalyan lejyonuna bağlı 1300 adamıyla(1) yurduna döndü. Yeni ilan edilen Roma Cumhuriyeti’ni Avusturya, Fransa ve İspanya’ya karşı savunmayı amaçlıyordu. Garibaldi Apenin dağlarındaki tabyalarından bir gerilla savaşı yürütmeyi umuyordu. Ama Roma Cumhuriyeti’nin fiili lideri konumundaki Mazzini tarafından umutsuz bir biçimde konvansiyonel bir savunma yapması emredilmişti. Yurttaşlar seferber edilmiş, barikatlar dikilmişti. Başlangıçta hücumları durdurdular ama lojistik ve ateş gücü üstünlüğü karşıda olunca yenilgi kaçınılmazdı. 
Garibaldi Roma’dan çıkıp savaşı sürdürmeye karar verdi. Gönüllülere yaptığı çağrı, Churchill tarafından da geliştirilerek dile getirilecekti: “Onlarla fabrikalarda, tarlalarda, okullarda, dağlarda, barikatlarda, her yerde çarpışacağız ama asla teslim olmayacağız. Ülkesini ve zaferi sevenler peşimden gelsin.”

Dört binden fazla insan bu çağrıya uydu. İçlerinde beşinci çocuğuna hamile olan karısı Anita da vardı. Peşlerinde Avusturyalılardan, Fransızlardan, İspanyollardan ve yerli hainlerden oluşan bir ordu vardı. Bir ay sürecek umutsuz yürüyüş sırasında Garibaldi’nin pek çok askeri firar ettiği gibi köylüler de savaşına pek katılmıyordu. Ne de olsa Papa, Garibaldi’yi deccal diye nitelendirmişti ve köylüler tutucu insanlardı. Garibaldi günlüğüne şunları yazıyordu: “Yurttaşım olan İtalyanlar ürkekçe ve kadın gibi davranıyorlar.”
Karısı bu yürüyüş sırasında sıtmaya yakalandı ve öldü. Bu Garibaldi için ağır bir darbeydi. Yine de Mao’nun “Uzun Yürüyüş”ünün habercisi olan bu yürüyüş sırasında Garibaldi’nin yakalanmamayı başarması ününe ün katacaktı.(2)
1848 devrimleri sona erdikten sonra Garibaldi bir kez daha sürgüne gitti. Bu sürgün sırasında Londra, Peru, New York ve Çin’de yaşadı. Geçinmek için mum imalatçılığından yarasa dışkısı taşıyan bir yük gemisine kaptanlığa kadar çeşitli işlerde çalıştı. 1856 yılında Sardunya yakınındaki küçük Caprera adasına yerleşti. Kardeşinden kalan ufak bir mirasla kendi elleriyle yaptığı dört odalı taş konak, ömrünün sonuna kadar kullanacağı bir sığınak oldu. Karısının saçından kestiği bir tutam, fildişi bir çerçeve içinde yatağının başucuna asılıydı. Fakat bu durum, Garibaldi’nin ilişkide olduğu kadınlardan birinin deyimiyle “kadınlara dikkat kesilme” konusunda bir engel oluşturmadı. 52 yaşında iken bir kez daha evlendi. Evlendiği bu kadın da ilk eşi gibi 18 yaşında idi. Ama daha ilginci, düğün sırasında Garibaldi’ye yaklaşan bir adam ona bir not uzatmıştı. Notta gelinin önceki geceyi kendisiyle geçirdiğini ve yeni kocasını sevmediğini yazmıştı. Garibaldi derhal geline bu notta yazılanların doğru olup olmadığını sorar. Karısı bunu onaylayınca ona “fahişe” diye bağırıp onun gerçekten karısı olmadığını ilan etti ve bir daha da konuşmadılar. Karısından resmen boşanmadığı için başka bir resmi evlilik yapmadı. Ardından çoçuklarının dadısı olan kadınla gayriresmi de olsa evlendi. Ondan da üç çoçuk yaptı. Tabii, bunlar yalnızca bilinenler…
Garibaldi, Caprera’da geçirdiği yıllar boyunca kafesteki bir aslan gibiydi. Kız arkadaşlarından birinin yazdığı gibi “Risergimento tarafından tekrar çağrılacağı günü sabırsızca kolluyordu.” O gün 1858’de geldi. Piyemonto-Sardunya’nın başbakanlığını yapan kurnaz aristokrat Kont Camillo di Cavour tarafından gayrinizami birliklerin, yani gerilla kuvvetlerinin başına geçirildi. Savaş beklenilidği gibi 1859’da patlak verdi. Piyemonto ordusunda Tümgeneralliğe getirilen Garibaldi hala eski kırmızı gömleği ve kırımzı pelerinini giyiyordu. Alplerin avcıları adı verilen, silah açısından yetersiz ama morali yüksek 3000 gençle gerilla savaşı başlatmak üzere bir kez daha yola koyuldu. Ordunun kanatlarında görev yaptı. (Dikkat edilirse, bütün konvansiyonel savaşlarda gerillalar-partizanlar, vb. genellikle ya kanatlarda ya da artçı olarak iş görürler) Garibaldi’nin hedefleri Avusturya ordusunu yıpratmak, köprüleri havaya uçurarak nakliye yollarını kesmek ve depoları yakmaktı. Dağlık araziden yararlanıp, kendinden daha üstün, kalabalık ve donanımlı olan Avusturyalılar karşısında art arda zaferler kazandı. Özellikle geceleri savaşmayı iyi biliyor, süngü taarruzu yapıyorlardı.(3) Ve savaşı sonunda Garibaldi’nin tarafı kazandı. İtalya’nın kuruluşu başladı.
Garibaldi, Risorgimento Hareketi’nin (yeniden diriliş anlamı taşır) bir sonraki aşamasında daha merkezi bir rol oynadı. Bu aşama Bourbon hanedanına (Fransız kokenli) mensup Napoli kralına karşı Sicilya’da patlak veren ayaklanmayla başladı. Cavour bekle-gör tavrı içine girmişti. Garibaldi başarılı olursa destekleyecek, başarısız olursa reddedecekti. Garibaldi kendi girişimiyle 1100 gönüllü ile Sicilyalıların yardımına koştu. Çoğunlukla Kuzey şehirlerinde yaşayan işçiler, öğrenciler ve aydınlardan oluşan bu gruba “Binler” veya “kızıl gömlekliler” adı verilmişti. Bir tarih yorumcusu, bu grubun Garibaldi’ye duyduğu inancın “adeta bir din gibi” olduğunu belirtir.
Bu küçük birlik Marsilya limanına çıktı. Bu arada limandan henüz ayrılmış olan Bourbon savaş gemileri Garibaldi için büyük şanstı. Dört gün sonra Bourbon askerleri ile karşılaştılar: 1000 Kızıl gömlekliye karşı 3000 Bourbon askeri. Üstelik Garibaldi’nin askerlerinin elindeki silahlar eski idi. Garibaldi, onlara mümkün olduğu kadar az ateş ederek daha çok kanatlar üzerinden ve dağınık bir şekilde tepeye saldırmalarını söyledi. Bu, o dönemin konvansiyonel savaşında asla olmayacak bir şeydi. Düşman sabit cephe hattında kaldığından yenilmeye mahkûmdu. Garibaldi daha sonra günlüğüne şunu yazmıştı: Bu çatışma halka cesaret verip düşman ordusunun moralini bozma konusunda tahmin edilemeyecek müthiş bir sonuca yol açtı. Yerel gerilla çetelerinden, yani MAFIA’dan(4) yardım gören Kızıl Gömlekliler, Palermo üzerine yürüdü. Şehri aşağı yukarı 20.000 asker koruyordu. Askerler Garibaldi’nin üzerine yürüken Garibaldi, adamları ile tepelere ve dağlara yönelerek gece gündüz aralıksız yanıltma hareketleri yaptı. Asla açık alanda savaşa girmedi. Hatta Garibaldi’nin adamları bile buna bir anlam veremiyordu. Bir öğrenci günlüğüne şöyle yazıyordu: Bir lambanın etrafındaki pervaneler gibi sürekli Palermo’nun etrafında dönmemiz ne anlama geliyor? Garibaldi bunu okumuş olsa idi gülerdi sadece.

Beklenen an 1860 yılının 27 Mayıs gecesi geldi. Palermo’da düşman hazırlıksız yakalandı. Üç gün süren yoğun sokak çatışmaları (ufak bir Stalingrad gibiydi) sırasında Bourbon topları sivil halkın üzerine ateda ölüm kustu. Bu vahşet, halkı sindirmek yerine öfkelendirmişti. Halk, Bourbon piyadelerinin hareketini engellemek amacıyla Garibaldi’nin adamları ile birlikte savaşmaya başlamıştı.
Sicilya’yı alan Garibaldi, Messina boğazını geçerek İtalya anakarasına ayak bastı. Napoli’de 50 bin kişililik Bourbon kuvvetine karşı 30 bin adamıyla birlikte yaşantısının en büyük konvansiyonel ölçekli savaşını yaşadı ve savaşı kazandı. Doğal olarak en öndeydi. Bir savaş muhabirinin yazdığına göre, revolveri elinde yürürken, gülleler ve şarapnel parçaları etrafında uçuşuyordu.(5)
Bir süre Sicilya’yı ve Napoli’yi yönetti. Ardından buraları, ilk İtalyan Kralı olan Victor Emmanuel’e teslim etti. Kendine özgü bir davranışla, zengin ödül tekliflerini reddederek Caprera’da inzivaya çekildi. Bu denli kendini düşünmeyen biri olması halk nezdinde itibar görmesinin sırlarından biriydi. Garibaldi’yi tanıyan bir İngiliz deniz subayı onun hakkında şöyle bir yorumda bulunuyordu: “Onun bütün kalpleri kazanmasını sağlayan dayanılmaz büyünün sırrı basit bir gerçekte yatıyor: O dürüst bir adam.”
Garibaldi, dünya çapında kazandığı ün sayesinde(6) sık sık başka halkların savaşlarına katılmaya davet ediliyordu. 1861’de Amerikan İç Savaşı’na katılması için Abraham Lincoln’ün yaptığı teklifi, kuzey henüz köleliği kadırmadığı ve tüm Birlik ordularının komutanı olma isteği Lincoln tarafından reddedildiği için kabul etmedi. 1870’e kadar birçok kez, 3. Napoleon ve Fransız İmparatorluk Ordusu destekli İtalyan Kraliyet Ordusu’yla ve Papa’nın askeri güçleriyle savaştı, yenildi, yakalandı ve kaçtı. Sonunda Kraliyet’in yıkılması, Papalığın nüfuzunun kırılması ve İtalyan cumhuriyetinin kurulması üzerine, 1870 yılında Garibaldi dehasını Paris Komünü’nü hazırlayan cumhuriyetçi Fransa’nın hizmetine sundu. İki oğluyla birlikte başına geçtiği Vosges ordusuyla Prusya Kraliyet kuvvetlerini hezimete uğrattı. 1871’de yapılan genel seçimlerde Bordeaux bölgesi sınırları içindeki 4 ili temsilen Fransız Meclisi’ne milletvekili seçildi. Fakat bu kez de Bordeaux’da çoğunlukta olan gericiler, tam Fransız olmadığı gerekçesiyle Garibaldi’nin milletvekilliğini iptal ettirdiler. 1874’da İtalyan meclisine Roma milletvekili olarak giren Garibaldi devrin en önemli özgürlük ve barış platformu olan, aynı zamanda siyasi bir örgütlenmeye dönüşen “Demokrasi Ligası”nı kurdu. 1880’de kendine ait, Sardunya’ya bağlı Caprera adasına çekilen Garibaldi vefat edinceye kadar “Anılar”ını yazdı.
İtalya’nın en sevilen ve sayılan bu tarihi çehresinden bir tek kurum rahatsızdı: Vatikan. Acaba neden? Çünkü Garibaldi, din ve kilisenin devlet ve toplum üzerindeki egemenliğine kesinkes son vermek isteyen laik bir cumhuriyet devrimcisiydi.

1882’de 74 yaşında öldü. İngiliz Tarihçi A.J.P. Taylor onu modern tarihin her yönüyle takdir edilecek tek şahsiyeti olarak tanımladı. O, dünya çapında ün kazanacak 20. yüzyıl gerillalarının öncüsüydü. Savaşırken insancıllığını asla kaybetmeyip kendine hâkim olması ve asla kişisel iktidar ve servet peşinde koşmaması sebebiyle bütün gerilla lierlerinden daha fazla övgüye layıktı.
Giuseppe Peppino Garibaldi, İtalya’nın ilk evrensel ve efsanevi kahramanı ve herkesin bir biçimde kendine yonttuğu bir tarihi kişiliktir aynı zamanda. İtalya’ya bütünlüğünü kazandırdığı için, faşizmin isim babası Benito Mussolini kendini Garibaldi’nin doğal uzantısı addetmiştir. Tabii ki, Garibaldi bugün de İtalyan sağı için neredeyse kült bir kişilik. Fransız Devrimi’nden esinlenerek giriştiği bağımsızlık ve birlik savaşındaki öncülüğüne, “Binler” namıyla maruf seferberlik ordusunu oluşturan ‘kırmızı’ gömlekli gönüllü asker ve devrimcileri de katınca, ‘öteki’ İtalya başbuğ ve de Berlusconi ve ‘Hristiyan teferruattı’ndan eksik kalabilir mi? Kaldı ki “Kızıl Gömlekliler” ordusunun komutanı Garibaldi, İstanbul dahil dünyanın dört bir yanında ülkesiyle dayanışma amacıyla “Amele Cemiyetleri” örgütlemiş toplumsal bir yurtseverdi. İşte bu gerekçelerle, başta İtalyan komünist ve işçi hareketinin liderlerlerinden Antonio Gramsci (1891-1937) ve Palmiro Togliatti (1893-1964) olmak üzere tüm İtalyan solu tarafından da İtalyan sosyal mücadele tarihinin kurucusu, simgesi kabul edilmektedir. Fransız Devrimi üzerine en tanınmış çalışmalardan birini yapmış olan ünlü Fransız tarihçisi Jules Michelet (1798-1874) Garibaldi hakkında şöyle yazmaktadır: “Avrupa’da tek bir kahraman tanıyorum, iki değil: Hayatı bir destan olan Garibaldi.”   

Dipnotlar
(1) Lejyon kavramı ilginçtir; örneğin Fransız lejyonunda görev yapıyorsanız Fransa’ya değil lejyona bağlılık yemini edersiniz.
(2) Gerilla stratejileri aslında temelinde dolaylı stratejilerdir, birbirlerine benzerler. Mesele, bu analojinin uygun an ve yerde kullanılmasıdır. Kontrgerilla stratejisinin temeli olan “kalpler ve zihinler” buralarda uygulanmış olsa idi ne Mao ne Garibaldi kazanabilirdi)
(3) Gece savaşının ustası aslında Boer komandoları idi. Boer savaşında İngilizleri bir hayli yıpratmışlardı. Afrikaner-Boerler, doğal yaşama geceyi gündüz gibi kullanıp savaşmayı bilecek kadar uyum sağlayan Hollanda-Almanya kökenli göçmenlerdi. Bu arada komando kelimesi de ilk kez Boer savaşında ortaya çıkmıştı. Afrikanerler kendi gerilla gruplarına komando ismini koymuşlardı.

(4) Mafia’nın açılımı “Morte Al France Forza İtalia”: Fransızlara Ölüm, Haydi İtalya.
(5) Bu yazılanlar tamamen doğrudur. O dönemin konvansiyonel savaşlarında düşman ateşi sırasında başını eğmek ya da tam siper yapmak büyük utanç kaynağı olarak görülür. Siper savaşlarının çıkması için makineli tüfek ve yoğun ateş gücünü, yani 1914’e kadar beklemek gerekecektir.)
(6) 1864’te yarım milyondan fazla insan onu görebilmek için Londra sokaklarını doldurmuştu.

Kaynakça
(1) Görünmeyen Ordular - Gerilla Tarihi. Max BOOT. İnkılap Yayınevi.
(2) Avrupalı İlk Kahraman: Garibaldi. Uğur HÜKÜM.
(3) İlber Ortaylı -  Milliyet Gazetesi Pazar Yazıları - 28 Ekim 2006
(4) http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/142-yillik-italyan-amele-cemiyeti-38734365
(5) https://arkadastur.wordpress.com/2016/03/28/italyan-isci-dernegi-ve-garibaldi/
(6) https://www.blogger.com/feeds/4453575406522353978/posts/default?start-index=114&max-results=4

Tarih
Etiketler
garibaldi