Estetik ve felsefe: Mükemmel bir çift mi?

Güzellik ve sanat alanı olan estetik ile felsefeyi, danışmanlık için bize başvuran, başarısız bir ilişkinin mutsuz partnerleri olarak düşünebiliriz. "Bana hiçbir şey veremezsin", diye şikayet eder estetik, "insanların sanatı ve güzelliği anlamasına yardım etmiyorsun, sanatçılara yaratıcı etkinliklerinde yardımcı olmuyorsun. Estetik deneyimleri her neyse bunlara hiçbir katkın yok. Keşke hayatımdan çıkıp gitsen!" "Aklı hiç dinlemiyorsun," diye homurdanır felsefe cevap olarak, "İlkelerin yok, öyle dağınıksın ki! Üzerine konuşulacak hiçbir evrensel doğrun yok!"
O zaman estetik felsefesinin mantığı nedir? Neden felsefeyle estetik bir arada olmaya zorlanıyor?
Erdemleri hakkındaki şüphecilik ve hatta estetik felsefesinin mümkünlüğü düşünürler arasında uzlaşılmaz tartışmalara konu olmuştur. Estetiğin sorunlarının felsefenin nesnesi olması gerektiği öyle herkesçe bilinen bir gerçek değildir: Birçok filozof sanat ve güzellikle ilişkili sorunların felsefi çalışmaların nesnesi olamayacağını savunur. Akılcı düşünürler estetiğin düşünce sistemlerindeki yerini inkar ederken, olgucu ve yeni olgucu düşünürler ise felsefi incelemelerin bir parçası olamayacağını savunur.
Klasik dönem Yunan filozofları hem sanat hem de güzellik hakkında değerlendirmeler yapmış olsalar da, bu sorunları felsefenin içinde kendi disiplinlerini hak eden sorunlar olarak görmemişlerdir. Öznenin teorik felsefe (dünyada neler var ve biz bunları nereden öğrenebiliriz), kılgı (eylem) felsefesi (ne yapmamız gerekmekte) ve mantık (nasıl düşünmeliyiz) olarak üçe bölünebilirliği, estetiğin, eğer yerleştirilebilirse, nereye yerleştirileceği sorusunu yanıtsız bırakıyor. Eğer estetik doğasının sorunlarına felsefi olarak yaklaşmanın anlamlı olduğu görülürse, estetik felsefesi de haklı bulunabilir. Eğer gerçekten böyleyse, bir yandan felsefenin diğer yandan estetiğin çıkarımları nelerdir?
Son zamanlarda, estetiğin konumunu belirlemek için bazı girişimler yapılmıştır. Schelling ve Nietzsche gibi düşünürler, kendi yöntemleriyle, bu ihmal edilen alanın felsefenin en üst biçimi olduğunu iddia etme derecesine vardırmışlardır. Fakat birçok filozofa göre, estetik hakkindaki yansımalar epistemoloji ya da etiğe göre daha önemsiz görünmektedir. Immanuel Kant'ın felsefesinde dahi, estetik ilk bakışta, ünlü üç Eleştirisinin yalnızca üçüncüsünde adı geçen, sonradan akla gelmiş bir düşünce gibi görünmektedir. Fakat yine de, estetik ilk kez Kant'ın sisteminde felsefenin içinde yer alan özerk bir disiplin olarak görülmüştür.
Estetiğin felsefedeki önemi inkar edilemez: Eğer filozoflar insan olmanın ne demek olduğunu keşfetmek istiyorlarsa, insanların estetik muhakemeler yapmak gibi gizemli ve bir o kadar da önemli yeteneğini de incelemeleri gerekmektedir. Örneğin, neden güneşin batışını güzel olarak değerlendiriyoruz? Buna nasıl karar veriyoruz ve bu ne anlama geliyor?
Estetik felsefesinin sorduğu en önemli sorulardan biri (ve çağdaş düşünürler tarafından en çok tartışılanı) “sanatın tanımı” sorusudur. Bu alan, bir şeyin sanat eseri olması için gerekli ve yeterli niteliklerin varlığını reddedenler ile çok daha büyük olan ve bu tür nitelikleri sıralamaya çalışan grup arasında bölünmüş durumdadır. İkinci grup Platon’un sanatın bir temsil (taklit) olduğu düşüncesiyle, George Dickie'nin yaptığı "sanat dünyası üyelerine sunulmak için insan eliyle yaratılmış bir tür eser" geleneksel sanat tanımı gibi çok çeşitli teorileri içermektedir.
Sanatın bağlamı ve felsefeyle ilişkisi hakkında Amerikan filozof ve sanat eleştirmeni Arthur Danto'nun  ilginç bir fikirler dizisi bulunmaktadır.  Bir şeyi sanat eseri yapanın ne olduğu, o şeyin görünen özelliklerine bakarak bulunmaz, der Danto. O, bir Brillo kutusuyla bir sanat eseri arasındaki farkın Brillo kutusunun kesin bir sanat teorisi olmasından kaynaklandığına inanmaktadır. "Bu onu sanat dünyasına götüren ve aslında kendisinin de olduğu gerçek nesnenin içine düşmekten alıkoyan bir teoridir." demektedir.

Fakat, marketteki Brillo kutusuyla sanat galerisindeki Brillo kutusu arasındaki farkı sorgularken aslında ne yapıyoruz? Danto bu soruya, felsefi bir soru sorduğumuzu söyleyerek cevap veriyor. Sanat şimdi de bizi felsefi düşünmeye teşvik ediyor. Günümüzde sanatın büyük kısmı “sanat”ın sınırlarını araştıran kısımdır: "Bu nesne sanat eseri olarak değerlendirilebilir mi?", "Sanat nedir?" Danto sanatın felsefi düşünmek, felsefenin içine düşmek olduğunu savunuyor.
19. yüzyılda G. W. F. Hegel, sanatın gelecekte artık insanlar için ifadenin baskın biçimi olmayacağını ilan etmişti. Danto buna katılmaktadır: Sanat için yapılacak hiçbir şey kalmadı. Sanat kendi kendisini bitirdi ve geriye yalnızca felsefi bir tasavvuru, yani sanatın tanımı kaldı. Ve bunun filozoflara bırakılması çok daha iyi olacaktır.
Estetik ve felsefe birlikte zorlu yollardan geçtiler ve ikisinin arasındaki ilişkinin doğası hakkındaki tartışmalar, bu ikisinin göreceli önemleri ve sınırlamaları daha devam edecek gibi görünmektedir. Bu tür evlilikler yalnızca eşler birbirine çok ihtiyaç duyduğu için kurtarılabilir; fakat acaba birlikte mutlu olabilecekler mi?

Yazan: Anja Steinbauer
Çeviri: Nisrem AKCİĞER
Kaynak: https://philosophynow.org/issues/57/Aesthetics_and_Philosophy_A_Match_Made_in_Heaven

Felsefe