Canımızla öğrenmek

Yazan
Prof. Dr. Ahmet İNAM
ODTÜ Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi
Yazının Okunma Süresi
5 dakika

Doğruyu biliyor, güzeli, iyiyi, haklıyı, haksızı biliyor, ülkelerin tinini (sprit, Geist, esprit) ele geçirmeye çalışan güçler. Bir ülkenin tini, o ülkedeki bilim, sanat, düşünce etkinliklerinden, ürünlerinden oluşur. O ülkeye egemen olan inanç düzenleri, bu düzenlerin yönlendirdiği hayat tarzları da tinin içindedir. Tini ele geçirip onun üzerinden çıkarları doğrultusunda algı yönetimi yapmaya çalışanlara karşı çıkmak, bir can sorumluluğudur. Karşı çıkışımız, gücü elinde tutup gerçeği çarpıtmaya çalışanlaradır. Bilim ve sanat, bir türlü yenemedikleri, yenemeyecekleri insanın iki gücüdür. Üçüncüsü düşünme, eleştirme, sorgulama. Soran, sorgulayan, tartışan insanı ele geçiremezsiniz. Kendi aklını, kendi iradesini, kendi anlama, bilme gücüne sahip insanı kandıramazsınız.

Dünyanın muktedirleri! Hakikat sizin tekelinizde değildir. Siz, algı yönetiminizle, propaganda olanaklarınızla sahiciliği yok etmeye çalışıyorsunuz. Gerçeğe saygısızlık, insanın bu gezegendeki hayatına, onun düşünme, anlama gücüne, bilime, ahlaka, sanata saygısızlıktır. Emeğin, düşünmenin, duymanın insanı buna isyan eder. Bilim insanı gerçeği çarpıtmaya, yalana, sahteciliğe kalkışanı kabul etmez, dışlar. Sanat, insana yakışmayana başkaldırır. İnsanı aşağılayarak onun bir can olarak bu gezegende var oluşuna engel koymaya çalışana karşı çıkar.

Güç sahipleri! Hakikati arama yolculuğunu engelleyemeyeceksiniz. İnsanın düşünme, eleştirme gücünü, sanatını, kendini yenileyerek aşabilme çabasını yenemeyeceksiniz. Bu gezegen, insanın güzeli, iyiyi, hakça olanı aradığı, bulmaya çalıştığı bir yer olacaktır. Bu arayışında ona çeşitli nedenlerle karşı çıkanlarla kavgası da hiç bitmeyecektir. İnsan bir candır, her ne kadar bunu henüz yeterince anlayamamışsa da. Canın hakikat, iyilik, güzellik arayışını hiçbir aşağılık çıkar anlayışı yok edemeyecektir.

Canını genişletmeye, keskinleştirmeye, inceltmeye çabalayan arayıcı insanlar, karşılarında çoktan bulmuş, bulduklarını da çıkarlarıyla bağdaştırmış, kendisi gibi olmayana kapalı olan ket vurucuları görürler. Bu gezegende çoğunluk ne arayanlarda ne de engelleyenlerdedir. Çoğunluk bunların dışında kalan, olup bitenlerle ilgilenmeyen ya da ilgilense de olup bitenleri dayatılan görüşlere göre yorumlayıp sürüklenerek yaşayanlardadır. Can insanlara düşen sorumluluk, bu sürüklenenlere can olabileceklerini hatırlatmaktır. Canların yaşayacağı dünyanın ekonomik, siyasal, toplumsal, kültürel altyapısını oluşturmaya çabalamaktır.

Bu gezegen çirkinlerin, sığların, kabaların egemen olduğu bir yaşam alanına doğru evrilmeyecek. Bilimin ahlaksal sorumluluğu budur: “Ben araştırırım, gerisine karışmam” olmaz. Bu gezegeni kime emanet edeceksiniz? Kafalarındaki dar dünyaya, dar yaşam biçimine tıkılmış canı dar insanlara mı? Örneğin, bir matematikçi yalnızca matematik çalışıp matematik mi öğretecektir? Matematikle güzelleşecek bir dünyanın oluşmasına katkıda bulunmayacak mıdır? Ahlaktan, sanattan, geniş ve derin düşünceden yoksun insanlara mı bırakılacak bilim? Sanatçılar gücü elinde tutanların memuru mu olacak? Düşünen, araştıranlar maaş aldıklarının kulu kölesi mi olacak? İktidar bu dünyayı güzelleştirme olanağına sahipse onun yanlışlarını eleştirmek, geleceğin dünyasının nasıl olabileceği konusunda ona görüşler önermek, gezegendeki insan varlığına katkı olmaz mı?

Dar kafalı, yalnızca uzmanlık alanının bilgisine mahkûm, kör inançların baskısı altında yaşayan insanlara mı bırakılmalı bilim? Sanatçıyım diye ortaya çıkıp zevksiz, ruhu sıkışık insanlar, bu sanatçılık etiketini gücü elinden tutanlardan mı alacak?

Sanat ve bilim, insanın canını gerçekleştirebilmesi, canının engin ve sınırsızlığını göstermesi için iki kaynaktır. Hiç canı sıkışıktan sanatçı, bilim insanı, düşünür olur mu? Siyasetin bir savaş olarak algılandığı, her türlü hilenin, sahteciliğin yaşandığı kültürde bilim, sanat, düşünce nasıl gelişecektir?

Kültür bir bütündür. Siyaseten yalan söyleyen, ahlaken yalan söylemiştir. Ahlaken yalan söyleyen, o kültürde gelişecek, bilimle sanata zarar verir. Siyaseti hilelerle, yalanlarla dolu tahrikler olarak yaşayanların kısa görüşlü oldukları için göremedikleri budur: Bu ülkenin bilimini, sanatını, düşüncesini, inanç düzenlerini ağır biçimde yıkıma uğratmaktadır. Elbette bu konularda düşünen, üreten insan bu durumu fark edip eleştirerek harekete geçecektir. Elbette can sahibi insanlar sayıca az olsalar da bu ülkenin ve dünyanın tinine zarar verenlerle mücadele edecektir.

Bu gezegende milyonlarca yıl süren gelişim sonunda insan bir can olabileceğini anladı. İçlerindeki can tomurcuğunu duyanlar, özerk, özgür, yaratıcı bir tavırla geleneklerinden gelen can olma izini izleyebilirler. Binlerce yıldır farklı kültürlerde meydana gelen can zenginliğini anlayarak birlikte yaşama sorumluluğuyla günümüzde siyaset yapma tarzını adım adım değiştirebilirler. Umut buradadır.

Özlemim şudur: Fizikçi fizik öğretirken, biyolog biyoloji, matematikçi matematik öğretirken öyle örnekler oluşturacaklar ki, genç insanlar bilim öğrenirken can insan olmayı da öğreneceklerdir.    

           

Felsefe