Biyofilozofinin babası: Jonas Salk

28 Ekim 1914’de doğan Jonas Salk, tıp alanında döneminin en saygın bilim adamlarından birisiydi. İlk zamanlarda düşüncelerine değer verilmeyen Salk, önceleri biyoloji ve kimya alanlarıyla ilgilendi daha sonra da araştırma yapmaya karar verip New York Üniversitesi Tıp Okulu’na girdi. Buradan 1939 yılında mezun olduktan sonra da New York’ta bulunan Mount Sinai Hastanesi’nde çalışmaya başlayacaktı.

Grip ile ilgili çalışmak üzere bir yıllığına bir davet aldı ve Michigan Üniversitesi’nde akıl hocası Dr. Thomas Francis ile beraber çalışmaya başladı. O sıralarda, gribe neden olan virüs daha yeni keşfedilmişti ve genç Salk grip virüsüyle çalışmaktan çok heyecan duyuyordu. Virüsün canlıyı hasta etme kabiliyeti yok edilse bile hala hastalık için bağışıklık sağlamak amacıyla kullanılıp kullanılamayacağını merak ediyordu. Böylece enfekte özelliği olmayan, inaktive olmuş virüsleri kullanarak hastalığa karşı bağışıklık kazandırılabileceğini düşündü. Bu konudaki girişimlerinde başarılı olan Salk böylece çocuk felci ile ilgili yapacağı daha sonraki çalışmalarının da temelini hazırlamış oldu. Daha sonraları form aldehit kullanarak virüsü etkisizleştirebileceğini ama onu, bağışıklık oluşmasına yetecek bir süre kadar da hücreye bağlı tutabileceğini keşfedecekti.

Salk, çocuk felciyle ilgili asıl çalışmalarına 1950’li yıllarda Amerika’da başladı. Binlerce çocuğun, sakat bırakan çocuk felci hastalığına yakalandığı yaz dönemi, aileler için kaygı ve merak zamanıydı. Sonunda, korkunun yükü, Dr. Jonas Salk’un hastalığa karşı aşıyı bulduğunu duyurmasıyla ortadan kalktı. Aşıyı test eden insanların virüse karşı antikor üretmeye başlamasıyla, aşının etkisi kanıtlanmış oldu. Sonuç olarak, çocuk felci virüsünün hasta ettiği kimsenin kalmamış olmasının yanı sıra hiçbir yan etki de görülmedi. Bir sonraki yıl, aşının ulusal düzeyde testleri yapıldı ve Salk, sonuçları Amerikan Tıp Birliği Dergisi’nde yayımladı. Sonuçlara göre, iki yıl önce Amerika’da çocuk felci vakaları 45.000 civarındayken aşı uygulamasından sonra 1962 yılında bu sayı 910’a düşmüştü.

En büyük çocuk felci salgını başladığı sırada Salk’ın ilk akıl hocası olan Thomas Francis Jr. öğrencilerin kitleler halinde aşılanmasında Jonas’a yardımcı oldu. Salk, bir gecede ünlü olmuştu; ama aslında buluşu ve başarısı yıllar süren itinalı çalışmalarının sonucuydu.

1947 yılında Pittsburg Üniversitesi Tıp Okulu’na atamasını kabul eden Jonas, burada Çocuk Felci Ulusal Kurumu ile beraber çalışmaya başladı. Çalışmaları devam ederken çocuk felci aşısını geliştirme fırsatı bulan Salk, sonraki sekiz yılını bu aşı üzerine çalışarak geçirdi.Salk’ın keşfinden sonraki yıllarda birçok destekçi, özellikle de Ulusal Vakıf, Jonas’a hayalini gerçekleştirmesi için yardım etti. Biyolojik fenomenleri araştırma kompleksini açması için Jonas’a destek oldular. Böylece 1963 yılında Salk Biyolojik Çalışmalar Enstitüsü Kaliforniya’da açılmış oldu. Salk, Enstitüsü’nün sonraki nesil bilim insanları için kariyerlerini şekillendirebilecekleri bir yer olmasını umuyordu. Bu, aslında Salk’ın gençken mahrum olduğu olanaklardan birisiydi ve gelecek nesiller için bu eksiği tamamlamak istiyordu.

Salk’ın yönetimi ile birlikte enstitü araştırma çalışmalarına başladı ve daha sonra da yavaş yavaş çalışma alanını genişleterek yeni alanlarda da araştırmaları yapmaya başladı.

Salk’ın kendi çalışmaları çoklu skleroz, doğuştan gelen bağışıklıksal hastalıklar, kanser bağışıklığı gibi alanları da kapsıyordu. Aynı zamanda AIDS için aşı bulmak amacıyla yürütülen çalışmalarda da yer aldı. Bu alandaki çalışmalarını da geliştirmek amacıyla Bağışıklık Cevabı Kuruluşu’nun kurulmasında rol aldı ve bağışıklığı temel alan bir terapi yöntemi olan ‘Remune’nin patentini aldı.

1966 yılında Salk, Sokratik bir akademinin kurulmasıyla ilgili fikrini ortaya attı. Bu sayede, birbirinden ayrıldığı düşünülen bilim ve beşeriyetçilik kültürlerinin uygun bir ortamda bir araya gelmesini sağlamayı planlıyordu. Bu günü, akademi başkanı Ronald Reagan, “Jonas Salk Günü” ilan ederek Salk’ın her zaman bilim için tutkulu olduğunu vurgulamak istedi.

Salk, çalışmalarına ve tıp alanındaki araştırmalarına devam etti ve onun liderliği altında Salk Biyolojik Çalışmalar Enstitüsü ön planda olmaya devam etti. Enstitü şu anda 61 tane fakülte ve 850’den fazla çalışandan oluşmaktadır. Enstitü laboratuarlarında birçok konuda çalışma yürütülmektedir. Kanser, diyabet, Alzheimer ve Parkinson hastalıkları bunlardan sadece birkaçıdır.

New York Times, Jonas Salk’a ‘Biyofilozofinin Babası’ unvanını atfetti. Salk, bir biyolog olarak bilimde büyük ve önemli buluşlar yapacağına inanıyor, bir filozof olarak beşeriyetçilerin ve sanatçıların bilim insanlarıyla beraber insanları fiziksel ve zihinsel olarak algılamak için bir araya geleceğini düşünüyordu. Bu amaçla da biyofilozoflar yetiştirmeyi amaçlıyordu.

23 Haziran 1995’de 80 yaşında ölen Jonas Salk adına enstitüsünde bir anıt beyanname bulunmaktadır.

“Umut, rüyalarda, hayal gücünde ve hayalleri gerçekleştirecek kadar cesur olanlardadır.”

Pınar YURT

Bilim Tarihi