Afrika'nın en yaşlı DNA'ları konuşuyor

O zaman dinleyelim...

Yaklaşık 15 bin yıl önce, Afrika’da bir yerde insanlar ölülerini bir mağaranın ta diplerine gömüyor, onları cenin pozisyonunda yatırıyor, yanlarına boncuklar, hayvan boynuzları bırakıyorlardı. Kimilerini de ince işlenmiş minik taştan ok uçlarıyla gömmeyi uygun görmüşlerdi.

Bahsi geçen mezarlık bugün Fas olarak bilinen topraklardaki Güvercin Mağarası’nda, orijinal adıyla Grotte des Pigeons’ta. Dünyanın bilinen en eski mezarlığı deseniz de olur.

Bu alan arkeologlar tarafından 1960’larda ilk açıldığında, ok uçlarının Akdeniz üzerinden Kuzey Afrika’ya göç eden gelişkin bir Avrupa kültürüne ait olduğu düşünülmüştü. Genetik kodların henüz çözüldüğü bir dönemdi ve DNA araştırmaları daha emeklemeye bile başlamamıştı.

Günümüzün DNA teknolojisi geçmişin manzarasını değiştirdi. Afrikalı modern insana dair bilinen en eski DNA’lar analiz edilince, mağarada yatanların Avrupa kökenli değil, Ortadoğulu ve Sahra altı Afrikalı kardeşlerimiz olduğu anlaşıldı. Ve daha önce tahmin edilenden çok daha fazla kişinin Kuzey Afrika üzerinden hem içeri hem de dışarı göç ettiği ortaya çıktı. Bir diğer deyişle, Kuzey Afrika 15 bin yıl öncesinde de önemli bir göç yolu ve kültürlerin buluşma yeriydi.

Aslen nereliler?

20. yüzyılda, burada yaşayanların İber Yarımadası’ndaki kültürlerle bağlantılı olduğu düşünüldüğünden Iberomaurusian denilen antik Faslıların kökenleri, uzun süredir gizemini koruyor desek pek de klişe olmaz. Çünkü 1908’de Fas’ın Ucda kentindeki bir mağarada bulunan daha kaba mızrak uçları ve taş aletler, burada yaşayan ilkel bir kültüre işaret ediyordu. Benzer taş aletlerin daha önceki dönemlerde İspanya, Fransa ve Avrupa’nın farklı bölgelerinde de kullanıldığı biliniyordu.

1960’ların “Avrupa’dan gelmiş Faslı” fikri de buradan hareketle mantıklı gelmişti arkeologlara. 20 bin yıl önceki Buz Devri’nde deniz seviyesinin daha alçak olduğu varsayılırsa, Cebelitarık ya da Sicilya’dan botlarla gelmiş olabilirlerdi.

Kıpır kıpır Kuzey Afrika

“Faslıların aslını” nasıl bulduklarına gelince... Arkeologlar, 14 bireyin bulunduğu Güvercin Mağarası’ndaki buluntuları 2005’te yeniden değerlendirme şansını yakalamışlar. Neyse ki, yedi bireyin mitokondriyal DNA’sından genetik malzeme elde etmeyi başarmışlar. Görmüşler ki, antik Avrupalılar ile hiçbir genetik bağlantıları yok.

Ortadoğu’da 14.500-11.000 yıl öncesinde yaşamış avcı toplayıcılar olan Natufyan kültürü ile genetik bağları üçte iki oranında tutuyordu. Üçte bir oranında da Sahra altı Afrikası’nda yaşayanlarla bağları vardı.

Iberomaurusianlar tabii ki Natufyanların doğrudan atası değildi. Onlarda Afrikalı DNA’sına rastlanmadığı biliniyor. Dolayısıyla her iki grubun DNA’sının da, 15 bin yıldan daha uzun bir süre önce Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşamış olan daha kalabalık bir nüfusla bağlantılı olduğunu varsayabiliriz.

Kuzey Afrika’nın derin tarihi büyük miktarda Avrupalı DNA’sını da barındırıyor. Araştırmacılar, Ortadoğu-Kuzey Afrika-Sahra altı boyunca süre gelen göçleri hesaba katınca, bunun normal olduğunu belirtiyor. 15 bin yıl öncesinde birbirine uzak bölgelerin etkileşiminin de düşündüğümüzden daha fazla olduğunu söylüyorlar.

Kaynak: kurious.ku.edu.tr

Güncel Bilim
Etiketler
Grotte des Pigeons
Güvercin Mağarası
Natufyan
Iberomaurusian